Aşkınız uğruna ne kadar ileri gidebilirsiniz? Sevdiğiniz kişiyi kaybetmemek için ne türlü fedakârlıklara katlanırsınız? Karşılaştığınız en ufak zorlukta cayar mısınız, yoksa karşınızdaki insan ne kadar çetin ceviz olursa olsun yüreğiniz izin verdiğince zorlar mısınız kendinizi? Bu soruların yanıtını herhangi bir romantik komedide bulmak mümkün müdür? Mümkün olmasa ben bunlar yazar mıydım? Yazmadım tabii abi zaten bunlar hep romantik komedilerde mümkündür.
Öyle sevgili düşünün ki her gün ulaşılması daha zor bir tavır takınsız size karşı. Öyle ki onu elde edebilmek için her gün daha zor şartlar altında savaşınızı sürdürmek zorunda kalacaksınız. Böyle bir aşkı konu alıyor 50 First Dates. Henry Roth hayvanlara istediğini yaptırabilen bir adamdır. En azından filmden hatırladığım kadarıyla öyleydi. Bir gün öğlen karnını doyurmak için girdiği lokantada gördüğü güzel kadına, deyim yerindeyse, abayı yakar. Lucy isimli bu genç bayanla kurduğu diyalog son derece başarılıdır. Hayallerinin kadınını artık avucunun içine düşürmüştür. En azından kendi düşüncesi bu yöndedir. Ancak ertesi gün gelip de Lucy'yi yeniden görmeye gittiğinde samimi davrandığı kızdan aynı karşılığı göremediği gibi son derece şaşırtıcı bir şey olur. Lucy, Henry'i tanımamaktadır. Lucy'nin geçmişini öğrenen Henry ise gayet şaşkındır. Çünkü Lucy'nin hafızası her sabah uyandığında sıfırlanmaktadır. En azından bu hastalığa neden olan olaya kadar olanlardan sonrasını hatırlamamaktadır. Yine de Henry kararlıdır. Tüm zorluklara rağmen Lucy'yi kaybetmemelidir.
2004 yapımı bu filmin yönetmeni Peter Segal isimli zat. Filmin oyuncu kadrosunda ise böyle bir filme en çok yakışacak isimleri görüyoruz. Bir kere Henry karakterini Hollywood'un en iyi komedi filmi oyuncularından Adam Sandler canlandırmakta. Güzeller güzeli Lucy karakterini ise karakterin hakkını veren bir isim, Drew Barrymore canlandırmakta ki E.T.'den beri hastasıyım ben bu kadının. Bu iki ismin dışında filmde Rob Schneider'i ve Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin Samwise Gamgee'si Sean Astin'i görmek mümkün.
50 First Dates kısaca böyle bir film. Kesinlikle bir şaheser değil ancak arkadaşlarıyla toplanıp hoş vakit geçirmek isteyenler için son derece ideal bir yapım. İzlenmemesi kayıp değil ancak izlenmesi de kayıp değil. Uf, böyle bir film işte.
Avrupa’nın geleceği belirsizleşiyor
-
Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan *“Fransa-Almanya motoru”*,
fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında
...
3 gün önce
2 yorum:
Ben almanyadan sevgi, gercekten cok guzel bir blog, eger twitter veya facebook sayfasi varsa hemen
ekliycegim.
Yazar cok tesekkurler...
Selamlar Melek
Yorum Gönder