Animasyon filmleri çok severim ben. Küçükken bizi aptal kutusuna kilitleyen çizgi dizilerin yeri apayrı tabii ancak benim bahsini edeceğim bunlar olmayacak. Sinemanın büyüsüne kapılmaya başladığımız an farklıdır her şey. İnsanlar sinema salonunda izledikleri ilk filmi unutmazlar mesela. Hatırladığım kadarıyla Antalya Kaleiçi'ndeki tarihi Oscar Sineması'ydı benim ilk tecrübeme ev sahipliği yapan. Yine yanlış anımsamıyorsam bu ilk film Jurassic Park'dı. Kabul ediyorum, küçük bir bünyenin ilk deneyimi için doğru bir seçim değildi. Belki de o sıralar yeni yeni ivme kazanan animasyon filmleri tercih etmeliydim. Jurassic Park'ı takip eden süreçte bu yolu izledim sanırım. Efsane filmlerinden The Lion King vardı mesela. Sonra yarısında uyukladığım bir Alaadin uyarlaması! Toy Story, Pocahontas, Hercules ve bir çizgi film uğruna gözyaşı akıtmama sebebiyet veren Tarzan. Sonra bir de Robin Hood'un hayvanlara uyarlanmış bir versiyonu vardır ki onun da yeri ayrıdır bende (Hatta geçtiğimiz günlerde piyasada DVD'sine de rastladım, en kısa zamanda edinirim inşallah). Uzun lafın kısası benim gönlümde animasyon filmlerin yeri hep ayrı olmuştur, olacaktır da. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin her yeni filmle birlikte dönemi için bir milad olan Aslan Kral'da yaşadığım heyecanı koruyabiliyorum.
Son dönemde yapılan animasyon filmlerde ise izlemekten zevk almanın yanı sıra eski tatlara ulaşamıyordum. Şubat ayında yapılacak olan Oscar Ödül Töreni'ne en iyi animasyon dalında aday olan Ratatouille'de bu kanım değişti. Öyle bir animasyon ki bu dahil olduğu kategorideki gerçekçilik dağının zirvesine bayrağı yerleştirmiştir. Ancak buna daha sonra değineceğim ama önce reklamlar! Pardon, önce film hakkında biraz ayrıntıya girelim. Neden öyle dedim ki?
Ratatouille'de ailesinin tüm uyarılarına karşın ünlü bir aşçı olma hayalleri kuran fare Remy'nin hikâyesine çekiliriz. Ailesi ve akrabaları ile konuşlandıkları haneden canlarını zor kurtarırlar ve bir kanalizasyondaki akıntı sayesinde yolları Paris'e dek uzanır. Ancak Remy artık yalnızdır. Babası ve kardeşlerini büyük kaçış sırasında kaybetmiştir. Kendini Paris'in ünlü restaurantlarından biri olan Auguste Gusteau'nun Yeri'ne atar. Gusteau aynı zamanda Paris'e gelmeden önce Remy'nin en büyük idolüdür. Çünkü Fransa'nın en önemli aşçılarından olan Gusteau'nun en beceriksiz kişiye bile ilham verecek bir sözü vardır: "Herkes Yemek Yapabilir!". Artık Remy'nin eline kendini gösterebilmesi için bir fırsat geçmiştir. Yalnız bir sorun vardır. Her şeyin ötesinde Remy bir faredir ve işi hiç de kolay olmayacaktır.
Bu başarılı filmin yönetmenliğini Brad Bird üstlenmiş. Kendisi aynı zamanda The Incredibles'in de yönetmenlik koltuğuna oturmuştu. 1957 doğumlu yönetmen bu film ile Oscar heykelciğini de kazanmıştı. Kanımca Ratatouille'de bu alandaki şansı The Incredibles'da olduğundan daha fazla. Ancak bu kez karşılarında Persepolis gibi bir yapım olacak ki şanssızlıkları da bu.
Filmin oyuncu kadrosunu çizgi karakterler oluşturduğu için bu konuda pek bir ayrıntı vermeyeceğim. Ancak başta Ian Holm olmak üzere sesleri "cuk" oturan pek çok isim var arkaplanda.
Başlangıçta da belirttiğim gibi. Aslan Kral kendi dönemi için animasyon film dalında bir milattı. Bence Ratatouille de yapıldığı döneme göre bir milad niteliğinde. Filmde öyle muhteşem bir görsellik var ki normal filmlerde dahi kolay kolay rastlanmaz. Bir kere harika Paris görüntülerine sahip. Hatta öyle ki insana bir animasyon izleyip izlemediğini sorgulatıyor. Kendinizi gerçekten Paris'te hissediyorsunuz. Gerçek anlamda insana haz veren bir animasyon filmi arıyorsanız, hazır Oscar öncesi heyecana alışmak için Ratatouille'yi listenize rahatlıkla alabilirsiniz.
Trump! Nasıl yani? (2)
-
Pazartesi günü, *Trump*’ın açık farkla (oy sayımı ilerledikçe açık farkla
olmadığını görüyoruz) kazanmasına yol açan dinamikleri tartışmıştım. Bugün *“Tru...
13 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder