stephen king etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
stephen king etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Temmuz 2008 Çarşamba

Storm of the Century

Gerilim filmleri izlemeyi severim. Ancak pekçokları gibi kolay kolay da beğenmem bu tür filmleri. Birilerinin parmakları arasından baktığı ekrana çoğu zaman gülerek bakmışımdır. Bir çekiciliği olmalı işte. Ne idüğü belirsiz yaratıklar olmamalı mesela. Seri katil hikâyeleri de beri gelsin. Çok severim. Ancak hepsinden ayrı olarak bir filmi ayırırım. Gerilim filmleri listemin en üst sıralarına yerleştiririm. Eski yazılarımdan birinde kısaca değinmiştim bu filme ve türünün en beğendiğim filmlerinden olduğunu belirtmiştim. Ünlü yazar Stephen King'in aynı adlı romanından uyarlanan Storm of the Century'dir bu film. Bu arada, film derken yapımın 1999 yılında BBC için çekilen 4 bölümlük bir televizyon dizisi olduğunu da belirtmek gerek. Yine de ülkemizde DVD ve VCD'lerine ulaşmak mümkün. İsterseniz arkası yarın yöntemi ile zevki günlere yayarsınız, ya da 240 dakikalık boş vaktiniz vardır ve kesintisiz, bir çırpıda izleyiverirsiniz.
Hikâyenin bahsini edelim biraz da. Little Tall Adası sakinleri birbirleriyle iyi ilişkiler kurabilen bir topluluktur. "Kardeş gibi" derler ya, aynen öyledir. Komşu komşunun külüne muhtaç olduğunda sobanın dibinde biriken külleri severek verirler. Yaklaşmakta olan kışın getireceği büyük felaketin farkına sonradan varacaklardır. Kar kıyamet mevsimi kapıyı çok fena çalar. Yüzleşmekte oldukları kış mevsimi son yüzyılın en ağırıdır. Kasaba öyle bir tipiye boğulur ki tüm hayat felç olur. Fakat o güne kadar eşi benzerine rastlanmamış olan bu fırtınanın gelişi tesadüf değildir. Fırtınayı beraberinde getiren bir kişi vardır: Andre Linoge. Little Tall sakinlerinin daha önce hiç görmediği bu adam özel güçlere sahiptir. Gelir gelmez işlediği bir cinayet ile dikkatleri üzerine çeker. Günler geçtikçe fırtına gücünü artırır, cinayetler sürer. En nihayetinde herkesin korktuğu adam yaptığı kısa konuşmada şunları söyler: "Bana istediğimi verirseniz, giderim"... Peki ne istiyordur bu adam. İstediği şey yenilir yutulur bir şey midir? "He" deyince verilebiliyor mudur? Ancak kasaba sakinlerinin geçmişleri hakkında her şeyi bilen Linoge'nin istedi şeyi alamaması durumunda kasabayı haritan sileceğini kanıtlaması gerekmektedir.
Filmin oyuncu kadrosunu genellikle Amerikan dizi oyuncuları oluşturuyor. Kasaba şerifi Mike Anderson'u Tim Daly, garip yabancı Andre Linoge'yi Colm Feore canlandırıyor. Bol kar manzarasıyla şu sıcak yaz günlerinde iliklerinize kadar dondurabilecek bir film. Bu kötü son cümle için özür diler, saygılar sunarım.

10 Şubat 2008 Pazar

Nightmares and Dreamscapes

Ünlü gerilim romanları yazarı Stephen King'in Nightmares and Dreamscapes isimli 22 kısa öyküden oluşan kitabı 2006 senesinde Amerikan TNT kanalı tarafından filme uyarlandı. Kitabın bünyesinde yer alan hikâyelerden 8 tanesi seçildi ve birçok ünlü oyuncu ve yönetmenle bu projede yer almaları için el sıkışıldı. Filmlerin çekimi tamamlandıktan sonra aynı yıl TNT her hafta iki film olmak üzere sekiz filmi bir ay içinde izleyicilerin beğenisine sundu. Alınan tepkiler beklenenin çok üzerinde olumluydu.
Sekiz film için altı farklı yönetmen ter döktü. Serinin ilk ve kanımca en başarılı bölümü olan Battleground'un yönetmenliğini Brian Henson üstlenmiş. Umney's Last Case ve The Fifth Quarter isimli bölümlerin yönetmeni olarak karşımıza çıkan isim Rob Bowman. Kanımca serinin en kötü bölümü olan Crouch End'in yönetmelik koltuğunda ise Mark Haber oturmuş. Yine en başarılı bölümlerden biri olan The Road Virus Heads North isimli bölümde Sergio Mimica-Gezzan, en ilginç bölümlerden biri olan You Know They Got a Hell of a Band isimli bölümde Mike Robe ve The End of the Whole Mess ile Autopsy Room Four isimli bölümlerde Mikael Salomon yönetmen olarak görev almış.
Filmlerde oynayan birçok isim de, Hollywood'da sinema oyuncularının televizyon yapımlarında pek rol almadıkları gerçeğini de hesaba katarsak, kayda değer isimler. William Hurt, William Macy, Claire Forlani, Ron Livingston ve Tom Berenger gibi isimleri bu tezimi desteklemek için örnek gösterebilirim. Tüm bunların haricinde filmlerde rol alan bütük oyuncular da aşmış bir oyunculuk göstermişler. Öyle ki sizi izlemekte olduğunuz hikâyeye çekmeyi çok iyi başarıyorlar.
Geçtiğimiz aylarda bu serinin DVD'si dünya ile aynı anda ülkemizde de satışa sunuldu. 3 diskten oluşan set son derece özenle hazırlanmış. Bilhassa menü ve fonda çalan müzik çok etkileyici. Filmler arasında ise benim favorilerim sırasıyla Battleground, The Road Virus Heads North, The End of the Whole Mess ve Autopsy Room Four. En işe yaramaz bulduğum film ise Crouch End. Bu filmde Claire Forlani'nin rol alması bile filmi kurtaramadı benim gözümde. Geriye kalan üç film de favorilerim arasında saydığım dört film kadar başarılı olmasa da kendilerini merakla izleten filmler.
Bir seri katilin peşine intikam için düşen oyuncak askerler, otopsi odasında bekleyen yarı ölü bir adam, insanlığın geleceği üzerinde büyük umutlarla yapılıp geri tepen bir deney, esrarengiz olayların yaşanmasına sebebiyet veren bir tablo, eski rock yıldızlarının yaşadığı ve harita üzerinde bulunamayan bir köy... Bunlar ve bunlar gibi hikâyeler ilginizi çekiyorsa eğer Stephen King'in Rüyalar ve Karabasanlar'ı sizin için biçilmiş kaftan.

2 Eylül 2007 Pazar

1408


Korku sineması herhalde dünyanın en sınırlı ve en klişe senaryolarına sahip sinema türüdür. Hangi ülkenin sineması olduğu pek fark etmez aslında. Genellikle konular bir grup gencin çıktığı haftasonu gezilerinin kabusla sona ermesi, maskeli ne idüğü belirsiz adamların peşinize takılması, tepedeki girenin bir daha çıkamadığı perili köşkler... Ha nasıl unuturum bir de zenci ve şişman olanların ilk ölenler olması var tabii. Örnek verelim biraz; House on Haunted Hill, I Know What You Did Last Summer, House of Wax, The Grudge... Yanlış anlaşılmak da istemem hani. Bu filmler kakadır, izlenmez demekle eşit değil benim söylediklerim. Hatta saydığım bu filmler içinde oldukça hoşuma gidenler de vardır ama o kadar. Çok sevdiğim bir korku filmi var mı? Evet, var: Storm of the Century. Hatta insanlar en beğendikleri kötü karakter olarak Jason, Freddy, Chucky gibi isimleri sayarken ben Andre Linoge diye yanıtlarım bu soruyu. Linoge da bu filmin kötü adamıdır mesela. Aslında Storm of the Century, 1999 yılında Amerika'da dört bölümlük bir dizi halinde yayınlanmış bir Stephen King romanı uyarlamasıdır. Ülkemizde de bu minidizi VCD formatında satışa sunulmuştu. Daimi bir Stephen King hayranı olarak haliyle kaçırmadım tabii. Aslında Stephen King söz konusu olunca bana hakim olan kanı şu ki King'in sinemaya uyarlanan eserleri asla kitapları kadar başarılı olamamıştır ve kitaplarla çok alakasız kalmıştır. Tabii bu önermemi geçersiz kılan yapımlar da vardı. Bunlardan biri Storm of the Century'dir mesela. Kingdom Hospital, Pet Semetary, Rose Red ve tabii ki Shining de başarılı King uyarlamalarıdır.
Stephen King'in sinemaya aktarılan son eseri ise geçtiğimiz temmuz ayında Amerika'da ve birçok ülkede vizyona giren 1408 oldu. 1408, King'in yazdığı bir kısa öyküden sinemaya yönetmen Mikael Hafström tarafından uyarlanmış. Aldığı ilk tepkiler ise oldukça olumlu. Şimdi, Türk sinemaseverle 28 Eylül 2007 tarihinde buluşacak olan bu filmin konusu hakkında biraz bilgi verelim.
Michael Enslin, kendisi her ne kadar inanmasa da, doğaüstü olaylar hakkında kitaplar yazan bir yazardır. Özellikle yazdığı iki kitap çok beğenilince bütün dikkatleri üzerine çekmiştir. Kendisi ise üzerinde çalıştığı son kitabı ile ilgilenmektedir. Bu kitabını New York'taki Dolphin Otel'de yıllardır kimsenin kalmak istemediği 1408 numaralı oda üzerine yazmaktadır. Gerçekten de Enslin bu kitabı yazmaya karar vermeden önce bile bu odanın çok kötü bir itibarı vardır insanlar ve müşteriler üzerinde. Söylenenlere göre 1408 numaralı odaya giren bir daha dışarı çıkamamıştır (Tanıdık geldi, di mi?)... Michael Enslin'in ise tek hedefi; otel sahibinin yaptığı tüm uyarılara rağmen kitabı için çok büyük önem taşıyan, bu geçmişi oldukça ürkütücü odayı yerinde görmek, incelemektir.
Filmin oyuncu kadrosuna baktığımızda ise iki önemli ismi görüyoruz. Bunlardan biri Michael Enslin karakterini canlandıran John Cusack. John Cusack'ı bu filmde de gördükten sonra kendisinin içinde otel bulunan korku filmlerinden vazgeçemediğine inanmaya başladım yavaş yavaş (bkz; Identity). Başroldeki bir diğer isim ise Samuel L. Jackson. Jackson bu filmde otel sahibi Gerald Olin'i canlandırmış. Kendisinin rolü hakkında sahip olduğum tek bilgi bu. Tabii ki daha fazla şey bilip sizlerle paylaşmak isterdi bu deli gönül, ancak şimdilik sadece korku filmlerine dayalı tecrübelerime dayanarak Gerald Olin karakteri hakkında tahminde bulunabilirim. Bu Olin adamı otelin sahibi olması itibariyle Enslin adamını 1408 numaralı odaya girmemesi konusunda ikna etmeye çalışıp, bu işte başarısız olunca odaya beraber girmeye karar veriyor olabilir. Başka bir tahmin ise her şeyin bu adamın başının altından çıkmış olabileceği. Doğru çıkarsa "Haklıymışsın" dersiniz. Yanılırsam da okumadınız sayarsınız, olur biter.
1408 hakkında şimdilik söyleyebileceklerim bu kadar. Her ne kadar Stephen King'in eserinin güzelliği konusunda şüphe dahi duymasam da İsveçli yönetmenin çıkarmış olduğu iş hakkında şüphelerim de yok değil. Beklemekten başka da çaremiz yok hani. Ay sonuna kadar bekleyelim. Hayalkırıklığı yaşamamak dileğimle... Esen kalın efendim.

- Mahmut, söz sende...