3 Nisan 2010 Cumartesi

Durum Raporu #3

Askerdeyken insan ister istemez zorunlu görevini tamamladıktan sonra yapacaklarının bir çetelesini tutuyor. Özgürlük kıymete biniyor ya, en ufak edimin önemi had safhaya ulaşıyor. Dönüşümle birlikte sıraya koyduğum şeylerin başını Galatasaray'ın şampiyonluk kutlamalarına katılma fikri çekiyordu. Öyle ya 16 Mayıs terhis günü olduğu kadar Süper Lig'in bitiş günü anlamına da geliyordu. Bu plan yalan oldu gibi... Galatasaray ben kadar istemiyormuş, elden ne gelir...

Buna mukabil ikinci sırayı Lost'un final sezonuna vermiştim. Öyle ya, nasıl takip ettiğimi çevremdekiler bilir. Geçtiğimiz mayısta askerde olacağımı öngörmüştüm ve 1 senelik bir ara verdiğimin bilincindeydim. Yine de hazırlıklarımı tamamlamıştım. Evde olan kardeşime sipariş verilmişti, bölümler itinayla her perşembe sabahı arşivleniyordu. Beni bekliyorlardı... Hâlâ da devam ediyor bu durum. Geçtiğimiz perşembe 10'uncu bölüm hazırdı mesela. Dizinin gidişatı hakkında herhangi bir bilgiden özenle kaçınmayı da başardım. Bugüne kadar... Facebook üzerinden gelen bir mesaj ile birlikte üniversiteden ev arkadaşımın densizliğinin kurbanı oldum. Adamda Karşıyaka kanı var bir kere, ne desen boş. Şu ölmüş de, bu ölmüş, bıdı bıdı. Ağzının payını verdim vermesine de hevesim kaçmadı desem yalan olur. Şimdi önceliğim başka...

Geçtiğimiz sonbaharın başında bekliyordum aslında God of War 3'ü. Askere gitmeden alıp bitirmek istiyordum. Çıkış tarihi ertelendi, ertelendi, ertelendi... Sonra askerdeyken bir gün NTVSpor'u takip ederken o malum reklamı gördüm. İçim gitti, dizimi dövdüm. 17 Mart'da dünyayla aynı anda Türkiye'deymiş... Asar mısınız, keser misiniz? Halihazırda bekliyoruz ya, bekleyeceğim efendim, bunu da bekleyeceğiz. Döner dönmez ilk işim olacak sanırım God of War 3'ü satın alıp, PS3 başında nirvanaya ulaşmak, mitolojiyi baştan yazmak... Emrinde olacağım Kratos'umun...

Emre Aydın'ı bekledik aylarca, ona da laflarım var aslında. Albümü ısrarla çıkarmadı... O da "Hele Anıl bir askere" gitsin diyenler kervanına katıldı.

Bir şey değil de gündemden, internetteki yeniliklerden, daha fazlasından bihaber yaşar oldum. Günlerim defter yazmak, Excel'de tablo çizmek, çerçeve çakmak, nöbete girmek ve benzer hareketlerle geçiyor. Akşam olunca da uyku kollarına alıyor zaten. Ama bir yandan da güzel aslında. Tayyip Erdoğan'ın yüzünü görmüyorum mesela, adını duymuyorum. Amcanın birinin dediğine göre pek çok ülkede 1915 olayları kabul görmüş. Küfür sallıyordu amca, o da olmasa onu bile bilemeyeceğim. Gündem diye bir şey yok bende.

"Bitmez" diye diye başladık, gün itibariyle 42'ye düştük.

Bitecek sanırım!