Bazı şeyler göründüğü gibi değildir bazen. Bunlardan biri de futboldur. Biz sadece sahada olanlara tanıklık ederiz. Taraftarı olduğumuz takım gol atarsa sevinir, gol yerse üzülürüz. Maç sonunda o gün için yazılı olan kaderimizi kabullenir evimizin yolunu tutarız. Doğal olanın bu olması gerekir. Fakat dediğim gibi bazı şeyler görünenin dışında farklı boyutlara bürünür. Futbol da bunlardan biridir. Dünyada kitleleri peşinden koşturan spor bazen şiddet unsurlarını da beraberinde getirir. Bu sporun kanayan yarası holiganizmden bahsediyorum aslında. Bu akıma kendini kaptıranlar taraftarı oldukları takımların saha içindeki başarılarını pek önemsemezler. Onlar için zafer demek rakip takım taraftarlarına mümkün olduğunca kayıp verdirmektir. Holiganizmin günümüzde ne denli ciddiyet oluşturduğunu daha rahat anlatmak için dünyanın en büyük derbisi sayılan Boca Juniors ve River Plate rekabetinden bir örnek vereceğim. Bu iki takım da Arjantin'in Buenos Aires kentinin köklü futbol takımlarıdır. Her iki ekibin de birbirlerine duyduğu nefret dünyaca meşhurdur. Birbirlerine kan kusmaları için bir futbol maçına gerek yoktur. Boca Juniors kentin varoş semtlerinden olan Boca'da bulunan gelir düzeyi düşük insanlarca desteklenir ve bu haliyle aristokratların takımı olarak kabul gören River Plate'e oranla "Halkın Takımı" olarak bilinirler. Birbirlerine duydukları nefretim temelinde yatan ideoloji budur. Bu kısa bilgilendirmenin ardından örneğimize geçelim. Geçtiğimiz yıllarda yine bir hafta sonu oynanan Boca Juniors - River Plate mücadelesinden halkın takımı 2-0 galibiyetle ayrılır. Hafta içi River Plate taraftarları yakaladıkları 2 Boca Juniors taraftarını öldürürler. Ertesi hafta El Monumental (River Plate'in stadyumunun adı) tribünlerinde açılan pankartta aynen şu kelimeler yazar: "Şimdi skor 2-2"...
2005 yapımı Green Street Hooligans adlı filmde holiganizm olgusu son derece iyi bir şekilde dramatize edilerek sunulmuş beyaz perdeye. Bu bakımdan bu film ile tanıma fırsatı yakaladığım Alman yönetmen Lexi Alexander'ın hakkını vermek gerek. Erkek sporu olarak futbol ve erkeklerin beslediği şiddet unsuruna bir kadın bu kadar mükemmel yaklaşabilirdi. Hikâyeye gelince...
Matt dünyanın en prestijli üniversitesi Harvard'da okuyan son derece başarılı bir öğrencidir. Ancak yanlış yere suçlanan bu genç okul yönetimi tarafından okuldan uzaklaştırılmıştır. Matt'in artık yeni adresi uzun zamandır görmediği ablasının bulunduğu Londra'dır. Son derece sakin, derslerinden başka bir şey düşünmeyen ve hayatı boyunca herhangi birine tek bir tokat dahi atmamış olan Matt'i ablasının Londra'daki evinde hayatının geri kalanına yön verecek büyük sürprizler beklemektedir. Eniştesinin belalı kardeşi Pete, İngiltere'nin köklü kulüplerinden West Ham United'ın kulübün kendisinden meşhur taraftar grubu Green Street Elite'in en önde gelen isimlerindendir. Pete'in yengesinin kardeşi Matt ile tanışması artık her şeyi farklı kılacaktır. Matt kendini bir anda West Ham'ın ezeli rakibi Millwall ile girdiği çatışmanın içinde bulur.
Filmin oyuncu kadrosuna bir göz atalım şimdi de. Ana karakterlerden Matt'i Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde Frodo Baggins'e hayat veren Elijah Wood canlandırıyor. GSE'nin önderlerinden Pete rolünde ise Charlie Hunnam'ı görüyoruz. Filmdeki tanıdık yüzlerden bir başkası ise güzel aktrist Claire Forlani. Kendisi Matt'in ablası Shannon karakterini oynuyor.
Avrupa’nın geleceği belirsizleşiyor
-
Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan *“Fransa-Almanya motoru”*,
fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında
...
3 gün önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder