21 yıllık bir ara gerekti Türk sinemasından çıkacak bir filmin Avrupa'nın önemli film festivallerinden birinden ödülle dönmesi için. Yılmaz Güney'in Yol'u 1982'de Cannes Film Festivali'nden Altın Palmiye dahil üç ödülle dönünce Türk sinemasının yıldızı bir anda parlamıştı. Ancak o tarihten sonra kaydadeğer pek bir şey görülmedi sinemamızda. Kendi içimizde yaptığımız film festivallerinde alınan ödüller kendimizi tatmin etmekten başka bir işe de yaramıyordu doğru. O yıllar 23 yaşında bir genç olan Çanakkaleli çocuk Boğaziçi Üniversitesi'nde elektrik elektronik mühendisliği okuyordu. O zamanlar fotoğraf çekmekten başka büyük hobisi olmayan bu genç, Yılmaz Güney Altan Palmiye'yi kucaklarken neler düşünmüştür acaba?
Geçen yıllar bu gencin serpilmesini sağlar. Nuri Bilge Ceylan okuduğu bölümün aksine kendisi yolunu fotoğrafçılık ve sinema üzerine kurar. Yönetmenlik koltuğuna ilk kez Kasaba filmi ile oturur. Bu filmin yarattığı yankının ardından iki yıl sonra (1999) da Mayıs Sıkıntısı ile karşımıza çıkar Nuri Bilge Ceylan. Bu iki filmin yarattığı atmosfer ve köy yaşantısının saflığı izleyiciyi büyülemeyi başarmıştır. Ardından o büyük yapım gelir 2002 yılında. Ceylan, Uzak isimli filmini yapar ve olanlar olur. Önce yurtiçinde aldığı çok sayıda ödülle adından oldukça söz ettirir bu film. O zamana kadar Nuri Bilge Ceylan ismini duymayanlar bir anda merak ederler bu ismi. Film Altın Portakal'dan en iyi film dahil 4 ödülle döner. Ayrıca San Sebastian Film Festivali ve Chicago Film Festivali'nden de boş dönmez. Sonra sıra Cannes Film Festivali'ne gelir. Başta da dedim ya, tam 21 yıl aradan sonra bir Türk filmi Cannes'da Altın Palmiye için yarışacaktır. Film bu festivalde en iyi film ödülünü kucaklayamaz ancak En İyi Aktör, Jüri Büyük Ödülü ve Fransa Kültür Ödülü'nün sahibi olmayı başarır.
Peki ne anlatır Nuri Bilge Ceylan bu filmde? Mahmut İstanbul'da yaşayan orta yaşlı ve başarılı bir fotoğrafçıdır. Eşi kendini terk ettikten sonra tek başına yaşadığı evinde bunalım yaşamaktadır. Bir bakıma parası zenginliğini örtememiştir. Doğu'da bir köyde yaşayan kuzeni Yusuf ise köyde çalıştığı fabrikanın kapanmasından ötürü işsiz kalmıştır. Üstelik annesi de hastadır ve ona bakmak zorundadır. Köyüyle vedalaşmasının ardından karda kışta düşer İstanbul yollarına. Küçüklüğünden beri İstanbul hep uzak görünmüştür gözüne. Ancak gitmekten başka çaresi de yoktur. İstanbul'a geldiğinde başını sokacak bir haneye ihtiyacı vardır ve bu doğrultuda kuzeni Mahmut'un evine gitmeyi düşünür. Mahmut ilk başlarda Yusuf'u çok iyi karşılar ve evini kendisine açmak konusundan hiç tereddüt etmez. Çünkü Yusuf kendisine iş bulana kadar kalacağını söylemiştir. Lâkin geçen zaman durumu her ikisi için de farklı kılar. Yusuf iş bulmak için dışarı her çıkışında eve eli boş döner ve oldukça vurdumduymaz tavırlar sergilemeye başlar. Bir süre sonra İstanbul'un cazibesine kapılır ve bir de aşık olur. Evden dışarıya her adım atışında ya İstanbul'u geziyor ya da aşık olduğu kızı gizli gizli takip ediyordur. Bu duruma iyiden iyiye canı sıkılmaya başlayan Mahmut'un ise artık dayanmaya takati kalmamıştır. Film ilerledikçe anlarız ki "uzak" olan Yusuf'un uzun yolculuğu değil, insanların birbirleriyle olan ilişkileridir.
Filmin geçtiği mekan Nuri Bilge Ceylan'ın İstanbul'daki evidir. Ayrıca birkaç sahnede gördüğümüz araba da Ceylan'ın kendi arabasıdır. Uzak'ta Mahmut'u canlandıran Muzaffer Özdemir yönetmenin çok yakın arkadaşıdır. Ayrıca Yusuf karakterine hayat veren Mehmet Emin Toprak ise Ceylan'ın gerçek hayatta kuzenidir ve 2 Aralık 2002'de Çanakkale'de geçirdiği trafik kazası sonucunda 28 yaşında iken hayata veda etmiştir.
Yeni düşman ‘wokizm’
-
ABD’de Demokratlar seçim yenilgisinin nedenlerini araştırıyor. *Sınıftan
kopmak, “Wokizm”* (*“woke”* savları savunmak) önde gelen nedenler
arasında. ...
1 gün önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder