Suçluların yeri neresidir? Bu soruya herkesin yanıtı cezaevi olur sanırım. Peki ya bu suçlunun aynı zamanda bir akıl hastası olduğunu söylersem cevabınız değişir mi? Yattığı cezaevinde kalmaya devam mı etmeli, yoksa en yakın akıl hastanesine nakil mi edilmeli? Bence ikinci seçenek daha cazip duruyor. Ödüllü yazar Ken Kesey de öyle düşünmüş olacak ki Türkçe'ye Guguk Kuşu olarak çevrilen romanı One Flew Over The Cuckoo's Nest'de cezaevinden akıl hastanesine getirilen bir adamın hikâyesini ele almış. Benim irdeleyeceğim kesinlikle kitap olmayacak. Birazdan okuyacaklarınız bu harika romanın en az kendi kadar başarılı olan sinema filmi hakkında yazacaklarımdan ibarettir. Kabul ediyorsanız "keep reading please"...
1975 yılında Çek yönetmen Milos Forman tarafından sinemaya aktarılan filmin, dolayısıyla kitabın da, konusuna kısaca değinerek bir giriş yapayım. Randle Patrick McMurphy uzun zamandır hapishanede yatmakta olan bir suçludur. Yıllardır firar etmeyi düşünse de bu hayalini bir türlü hayata geçiremez. Ancak kendisi demokrasilerde hiçbir zaman çarelerin tükenmediğinden haberdardır elbette ki. Başında yanan ampul kendisi için özgürlüğün kapılarını açmak üzeredir. Plâna göre deli numarası yaparsa oradan bir akıl hastanesine nakil olabilecektir. Güvenliğin daha az olduğu bu yerden kaçmak bir süre sonra daha kolay olacaktır. McMurphy'nin plânının ilk aşaması başarılı olur ve kısa bir süre akıl hastanesine geçişini tamamlamıştır. Ancak artık numara yapmaya devam etmesi gerektiği gibi bir tımarhane dolusu adamla da başetmek zorundadır. Sonunda uzun zamandır üzerinde durduğu emeline kavuşacak mıdır, yoksa yavaş yavaş etrafındaki delilere mi benzeyecektir?
Filmin oyuncu kadrosuna baktığımızda ise mutluluk tomurcukları saçmamak için kendini zor tutuyor insan. Bir kere McMurphy rolünde Hollywood'un en iyilerinden olan ve bu filmdeki rolüyle "En İyi Erkek Oyuncu Oscarı"nı kucaklayan Jack Nicholson var. Belalı hemşire Mildred Ratched rolünde ise yine bu filmdeki rolüyle "En İyi Kadın Oyuncu Oscarı"nı kazanan Louise Fletcher'ı görüyoruz. Bunun haricinde bu Guguk Kuşu'nun dünya sinemasına kazandırdığı çok önemli isimler de var. Bu isimler içinde Martini karakteriyle bizleri film boyunca gülücüklere boğan, Big Fish, Man on the Moon, Space Jam ve Batman Returns gibi filmlerden tanıdığımız Danny DeVito; Back to the Future serisinin Doktor Emmett Brown'ı Christopher Lloyd ve The Lord of the Rings'in Grima Solucandil'i Brad Dourif yer alıyor. Film hakkındaki bir diğer önemli husus ise 1975 yılında yapılan Akademi Ödülleri'nde En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Yönetmen dallarında Oscar'ı kucaklaması. Hâlâ izlemeyeniniz varsa bulun bir yerden izleyin derim. Çok şükür ki ben çarşamba günü sabah saat 09:00'da okuldaki cep sinemasında yeniden izleme fırsatı bulacağım :)
Avrupa’nın geleceği belirsizleşiyor
-
Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan *“Fransa-Almanya motoru”*,
fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında
...
3 gün önce
2 yorum:
jack nicholson'ın dehşet oyunculuğuna itafen, senden bi de shining yazısı bekliyorum:) bu herif var ya bu herif, yarmış atmıştır o filmde her bişeyi!
Shining uzun zamandır izlemek istediğim bir film. Hatta geçtiğimiz günlerde oldukça cüzi bir fiyata DVD'sini de edindim. En kısa zamanda yazarım umarım.
Yorum Gönder