29 Eylül 2007 Cumartesi

Efsanenin Dönüşü


EA Sports'un FIFA serisiyle tanışmam bundan 9 yıl öncesine dayanır. O zamanlar çok küçüğüz tabii. Evde bilgisayarım bile yok. Haftaiçi derslerin yarattığı yorgunluğı haftasonları babamın ofisindeki bilgisayarı zaptederek atıyordum. İyi de geliyordu doğrusu. Eğer haftaiçi ders çalışmazsam haftasonu da bilgisayardan mahrum kalıyordum ki hiç de hoş değildi. Dedim ya, FIFA serisiyle tanışmam çok öncelere dayanır. 1998 yılına... Serisini ilk oyunu olan FIFA 98'i ilk gördüğümde zamanın teknolojisi beni acayip büyülemişti. Evde bulundurduğum Atari'den ya da Commodore 64'ten çok farklıydı. Sözkonusu konsollarla karşılaştırdığımda sanki televizyondan maç izliyor gibi hissediyordum. O kadar da müthişti yani...
Ertesi yıl ise büyük bir dönüm noktasıydı serinin hayranları için. Çünkü bugün bir anket yapılsa belki de en çok beğenilecek FIFA serisi FIFA 99 olur. Galatasaray ve Beşiktaş'ı oyunda görmenin verdiği heyecandan öte bambaşkaydı o oyun işte. Hele spikerin oyun sırasında arada sırada söylediği "Good di mi John?"ları unutulmaz.
Bundan sonra çıkan FIFA serilerinde ise kaydadeğer pek bir değişiklik olmadı. Türk oyunseverleri sevindiren tek nokta arada sırada Türkiye Ligi'ni de oynayabilmekti ama hepsi bu.
Yine de her şeye rağmen EA Sports'un bu alanda pazarda bir rakibi yoktu. Kendisini geliştirmeye ihtiyacı yoktu. O yüzden her sene üstüne bir şeyler koymaktan vazgeçmiş olmalıydı. Sonra dünyanın ta öteki ucundan, Japonya'dan, bir firma çıktı ve Pro Evolution Soccer isimli bir oyun sürdü piyasaya. FIFA dışındaki tüm futbol oyunlarını hayal kırıklığı olarak gören bünyeler bir anda çark etti ve FIFA'nın tahtı sallanmaya başladı. Bir süre sonra ise EA Sports'un bu alandaki saltanatı yıkılmıştı. Seriye sadık kalanlar firmanın ihtiyaçlarını karşılayamıyordu. Birileri bir şey yapmalıydı, çünkü PES serisinin açtığı çığır günden güne büyüyordu. PES 2008 henüz piyasaya çıkmadı ama EA Sports FIFA 08 ile oyunseverlere istediği zaman neler yapabileceğini bir kez daha kanıtladı. FIFA 08'i oynadıktan sonra benim ve birçok oyunseverin ortak görüşü şu ki FIFA tahtını geri almaya çok yakın. Lâkin FIFA serisinden bir oyun yıllar sonra ilk kez beni saatler boyunca başında tutmayı başarmıştır. Oldukça yeni özelliklerle birlikte sonunda kendini aşmayı başarak FIFA 08'in yeniliklerinden bazılarına bir göz atalım şimdi.
Öncelikle belirtmem gerekir ki FIFA serisinde en çok şikayet edilen konu kalecilerin çok kolay gol yemesi sorunuydu. Hele hele bir kez frikik atmayı ya da korner kullanmayı öğrenmişseniz gerisi çorap söküğü gibi geliyordu zaten. Bu oyunun ise en büyük yeniliklerinden birisi kaleciler üzerinde yapılmış. Artık oyuncular kaleciler için ayrı bir zorluk derecesi belirleyebilecekler. Bununla da kalmayıp karşı karşıya pozisyonlarda bilgisayar başında dua etmek yerine kalecinin kontrolünü oyuncu alabilecek. Böylece açı daraltmak, rakip forveti şaşırtmak ve hatta topa atlamak bile size kalıyor. Serbest atışlarda da kaleciler mal gibi köşeleri boş bırakmıyor. Yine bir serbest atış sırasında kalecinin duracağı yeri belirlemek tamamıyla size kalmış.
Oyunun bir başka artısı ise takım kimyalarının artık rayına oturmuş olması. Daha açık olmak gerekirse takım kimyaları neredeyse takımların gerçek halleriyle eşdeğer. Şöyle ki; daha çok bireysel yeteneklerle sonuca giden Brezilya'nın takım kimyası 34 iken, takım oyunu sayesinde maç kazanan takımların birliktelik yüzdesi genelde 70'in üzerinde.
Vee çalımlar... Multiplayer oyunlara zevk katan en önemli unsur. Uzun zamandır FIFA oyunlarında topu arkadan topukla önümüze düşüremiyor, topun üstüne basıp dönmek gibi Hagivari hareketler yapamıyorduk. Evet efendim, FIFA 08 bize hepsini daha da fazlasıyla geri vermiş. Artık düşerken şut çekebilecek, gerektiğinde top saydırabilecek, sahte paslar atabilecek, şık paslar verebilecek ve plase şutlarla topu doksana asabileceksiniz.
En büyük ve en güzel özelliği ise sona sakladım. Özelliğimizin adı "Be A Pro"... Adından da anlaşılabileceği gibi bu özellikte bir takım seçiyoruz. Yalnız bununla kalmayıp kendimize bir de futbolcu yaratıyoruz. Tipini mipini her şeyini ayarladıktan sonra oyuncumuz başlangıçta seçtiğimiz takımın kadrosuna 100 üzerinden 60 yetenek puanıyla katılıyor. Amacımız maçları kazanıp, görevleri tamamlayıp futbolcumuzu bir yıldız yapmak. Yalnız asıl bomba şu ki sezon boyunca maçlar sırasında takımınızda sadece bu futbolcuyu kontrol edebiliyorsunuz. Takım arkadaşlarınız kendi başlarına oynarken siz tek başınıza pas istiyor, ikili mücadelelere giriyor, gerektiğinde golünüzü de atıp baştacı oluyorsunuz. Yalnız bu opsiyon oyunu bir o kadar da zor kılıyor. Çünkü sizin yıldızlaştığınız bir maçta takım arkadaşlarınız rezil bir futbol sergileyebilir ve sanki koca bir takıma karşı tek başınıza savaşmış gibi hissedebilirsiniz. Belki sinirden monitöre kafa daha atabilirsiniz. Ben ucundan döndüm o yüzden söylüyorum.
Kısacası sevgili okurlarım, bu kez olmuş diyorum!

Hiç yorum yok: