Yaşadığımdan emin değilim.
Gittiğinden eminim ama bak, seni özlediğimden eminim.
Yirmi beş yaşında bir hayal kırıklığı olduğumdan hiç şüphem yok mesela.
Beceriksizliğimden, yalnızlığımdan, bu şehri sevmediğimden,
düzensizliğimden, yorgunluğumdan, huysuzluğumdan,
baltalarınızdan birine sap olmamışlığımdan hatta olamayacak olmamdan,
kırgınlığımdan, bir gün bana ayrılan sürenin sonuna geleceğimden
her tavşan kesildiğimde dünyanın dağ olma vaziyetinden filan eminim.
Örnekleri çoğaltabilirim.
Örnekleri çoğaltabileceğimden eminim.
Birileri namusum üzerine yemin edecek,
Ölür müydün sanki sevsen beni.
Günlerdir doğru dürüst uyuyamıyorum.
Ellerim parçalanıyor ne zaman yazmayı denesem.
Ağzım artık daha bozuk.
Her tarafta pis bir koku; nefes alamıyorum.
Çok bekledim seni.
Her halimle, her yerimle bekledim.
Yetkiler verdim kendime; tuttum seni affettim.
Aramanı bile bekledim bazen.
Ağır küfürlerle örtbas ettim sonra aramayışlarını.
Bunca zaman aramayışlarını biriktirdim.
Seni bekledim ben çünkü.
Seni bekledim.
İçtim... İçtim... İçtim...
Kustum.
En çok giderken bıraktığın kelimeleri kustum.
Sanat filan dedi bazısı o kelimelere bazısı bunlardan bi' bok olmaz dedi.
Senin önemsediğin kadar önemsemedim ben o kelimeleri, senin danışma gruplarının önemsediği kadar önemsemedim.
Kustum... Kustum... Kustum...
İçtim.
Ellerimle yaptığım cam evim kırılacak.
Ölür müydün sanki sevsen beni.
İçimden geç
İçimi sil
Artık özlemek istemiyorum.
Neye el atsam piç ediyorum.
Yine de fiyakalı durumlar peşindeyim hep.
En sert içkileri kaçırıyorum soluk boruma bilerek.
Her yıl ilkokula başlıyorum.
Her gün yeni bir krallık kurup öldürüyorum kralını gece yarısına doğru.
Uzatmaya gerek yok; sen olmayınca yapamıyorum.
Yokluğun gümüş tepside intihar sunacak.
Ölür müydün sanki sevsen beni.
Emre AYDIN
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)
-
Cuma günü, *Aurelien* adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı
denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini
düşüne...
1 gün önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder