Çok garip bir ülkeyiz biz. Diğer ülkeler de bu durumda mıdır ama zaten bizi de çok ilgilendimiyor onların durumu. Kendi bahçemizin önüne bakmamız, dikkat etmemiz gerekiyor. Kadınlarımız sabahları Seda Sayan, Petek Dinçöz ve Esra Ceyhan'ı izlemek için kurulur televizyonun karşısına. O açmış, öteki işsiz, bir diğeri de kocasından dayak yemekteymiş. Evet, son derece ilgilendirir başkalarının özeli bizi. Magazin programlarının reyting oranlarının tavan yapması da bunun bir göstergesidir. Bir Allah'ın kulu da çıkıp "Yahu size ne Hülya Avşar'ın, Gülben Ergen'in özel yaşantısından" diye sormaz, soramaz. Asıverirler adamı. Bir kitap okumak, bir gazete almak hak getire... Akşam olur erkekler ele alır kumandayı. Kanal kanal dolaşılır ve en nihayetinde bir spor karşılaşması bulunur. Akşam eve geldiğinde yorgundur adam. "Hanım bu akşam da bir tiyatroya gidelim" demez. Koltuğa kurulup, ayakları uzatmak iyidir. Sonra da neden bu milletin genel kültür seviyesi yerlerde sürünüyor diye düşünür dururuz. Sokaktaki adamın karşısına geçsek ve sorsak en beğendiğiniz yerli yönetmen kim diye, muhtemelen alacağımız cevap Sinan Çetin olur. Bir onu bilirler çünkü. Neden? Televole'de o var da o yüzden. Sessiz, sakin, kendi hâlinde bir şeyler başarmaya çabalayan isimlerimizi ne gazeteler yazar ne televizyonlar haber yapar.
Nuri Bilge Ceylan... Kaç kişi biliyor bu ismi? Kasaba, Mayıs Sıkıntısı, İklimler, Uzak... Peki bunlar ne çağrıştırıyor? "100 kişiye sorduk..." diye başlayan bir anket çözümlemesi yapsam o 100 kişinin kaçı doğru yanıtı verebilir? Bir tahminim var ama söylemeyeyim. Asmasınlar sonra beni de! Neyse, hâlâ bilmeyenlerin bilmesini sağlayalım öyleyse. 1959 İstanbul doğumlu kendi hâlinde bir sanatçı. Profesyonel fotoğrafçılık yapıyor. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun. Ancak yolunu mezun olduğu bölümden çok uzakta çizdi kendisi. Sonra sinemaya atıldı. Kimsenin desteğini almadan çalıştı, çabaladı. Uluslararası alanda sayısız ödüle boğuldu yapıtları. Müzisyen Sting onu Lars von Trier, Federico Fellini ve Tarkovski gibi yönetmenlerin varisi olarak nitelerken ve Meg Ryan kendisini özel olarak kutlarken kendi ülkesinde herkes hayatına Nuri Bilge Ceylan'ın isminden dahi bihaber devam ediyordu. İklimler ve Uzak ile dünyanın en önemli film festivali olan Cannes'de büyük ödüle aday gösterildi. Büyük ödülü kucaklayamasa da bu festivalden ödüllerle dönmesini bildi. Son filmi Üç Maymun ile de 2008 Cannes Film Festivali'nde hem Altın Palmiye'ye hem de en iyi yönetmen ödülüne aday oldu. Ödüller bu akşam açıklandı. Altın Palmiye evsahibinde kalırken, sahnede en iyi yönetmen ödülünü açıklayacak olan Sean Penn'in ağzından çıkanlar sadece üç kelimeden ibaretti: "Nuri Bilge Ceylan"...
Muhtemelen yarın gazetelerde göremeyeceğiz bu haberi. Ha, belki kenarda köşede bir yere çok dikkatli göz gezdirirsek küçük bir sütun ayrılmış olduğuna tanıklık edebiliriz. Nuri Bilge Ceylan'ın bu akşam elde ettiği ödül çok büyük bir uluslararası başarıdır. "Ülkeni kötülemeden başarı elde edemezsin" kanısının aksine zekası ve yeteneği ile sonuna kadar hak ederek elde etmiştir bu ödülü. Hepsinden öte ödülünü almak için kürsüye çıktığında öyle bir konuşma yapmıştır ki hem dakikalarca konuşulsa anlatılamayacak duyguları tek bir cümle ile anlatmış hem de Cannes'den kilometrelerce ötede bulunan bizleri (en azından beni) hüngür hüngür ağlatmıştır; gururdan tüylerimizi diken diken etmiştir. Yazıyı NBC'nin kürsüde yapmış olduğu konuşma ile kapatmak istiyorum:
"...and I'd like to dedicate the prize to my lonely and beautiful country which I love passionately."
Trump! Nasıl yani? (2)
-
Pazartesi günü, *Trump*’ın açık farkla (oy sayımı ilerledikçe açık farkla
olmadığını görüyoruz) kazanmasına yol açan dinamikleri tartışmıştım. Bugün *“Tru...
18 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder