Toprak... Tüm canlıların bir şekilde ondan geldiği bilinir. Kutsaldır yani. Ancak başka bir gerçek de ondan gelenlerin bile bir gün yine ona döneceğidir. Sizi dünyanın güzelliklerini görmeniz, nefes alıp vermeniz için bu dünyaya gönderen toprak, zamanı geldiğinde yine sizi içine çekecek ve ödünç olarak verdiği her şeyi bir çırpıda geri alacaktır. Evet, ölümden bahsediyorum. İçinde bulunduğumuz dünyanın belki de tek gerçeği. Yıllar yılı verilen tüm çabaları gözün kırpılması kadar kısa bir zaman dilimi içinde boşa çıkaran korku. Belki de değil. Belki de korkudan öte bir şey. Kimisi için de huzuru bulmanın yegâne yolu. Hayatı monoton bulan ve bir de öteki tarafı denemek isteyenler içinse bir umut kapısı. Böyle düşünenler sabırla beklerler sıranın kendilerine gelmesini. Kimisi ise sabırsızdır. Ölüm kuyruğundaki bekleyiş sırasında birkaç adım dahi ilerleyemezler ve en nihayetinde yaşamlarına kendileri son vermeye karar verirler. Bunun adına da intihar deriz biz. Toplumların karşı olduğu bir eylemdir intihar. Gerek dini gerekse etik olarak doğru bulunmaz. Etik yanını bir kenara bırakırsak dini bağlamda tanrının bahşettiği canı sadece onun alabileceğine inanılır tüm dinlerde. Öyle ki intihar eden bir kimseye öldükten sonra bile iyi gözle bakılmaz. Yine de insanların bir dayanma noktası vardır ve işin kolayını seçmeyi tercih ederler. Ne de olsa bir an sonra ne din kalacaktır ne de toplumun bakış açısı.
İranlı usta yönetmen Abbas Kiarostami 1997 yılında Cannes'de Altın Palmiye'yi kazanan filmi Kirazın Tadı'nda intihar olgusuna farklı bir bakış açısı getirmiş. Varlık içinde yokluğun getirilerini bir bir sıralarken, intihar gibi ciddi bir olgunun gerektiğinde ne denli trajikomik olabileceğini de göstermiş. Kirazın Tadı hayatına son vermek isteyen Bay Badii'nin hayatının son gününde yaşadıklarını anlatır. Badii hayatına son verebilmesini sağlayacak tüm ayrıntıları hazırlamış, hatta kendi mezarını bile kazmıştır. Yalnız öldükten sonra ortalıkta kalmamak için üzerini örtecek birilerini aramaktadır. Üstelik bunu yapacak olana son derece yüklü bir miktar para verecektir. Arabası ile Tahran sokaklarında dolaşıp kalabalıktan kendini soyutlamış kişileri aramaktadır. İlk olarak Kürt bir asker ile karşılaşır. Askeri kışlaya bırakmak için arabasına aldığında kafasındaki plânı ona anlatır ve kendi üzerini örtmeyi kabul ederse bu iş için hazır ettiği para çantasını ona vereceğini söyler. Bu teklif asker tarafından kabul edilmez. Teklif sunacağı bir sonraki kişi ise Afgan bir ilâhiyat öğrencisidir. İşin dini boyutuna kafayı takan bu genç ise Badii'yi kararından vazgeçirmek için dil dökmeye başlar. Neticede Badii'nin teklifi yine reddedilir. Umutlarının tükendiği vakit arabasına binen emekli bir Türk öğretmen şans çarkını Badii'den yana döndürür. Yaşını başını almış bu adam ile ortak bir noktaları da vardır. Arabasına binen emekli öğretmen bir zamanlar intihar etmeye kalktığını, boynuna geçireceği ilmiği bir kiraz ağacına astığını ve tam kendini boşluğa bırakacağı an tadına baktığı "önemsiz" bir kirazın fikrini değiştirmesine yol açtığını anlatır. Öğretmen Badii'nin teklif ettiği görevi de kabul eder. Çünkü oğlu ölümcül bir hastalığın pençesinde kıvranmaktadır ve Badii'nin teklifinin bir rastlantı olmadığına inanır. Çünkü bir canın sona ermesi başka bir canın yeniden hayat bulmasına olanak tanıyacaktır. Fakat alacağı para garanti olduğu için Badii'yi kararından vazgeçirmeye de niyetlidir.
Gerek senaryosu, gerek sinematografisi, gerekse oyunculukları ile muhteşem bir film olan Kirazın Tadı'nın yönetmenlik koltuğunda yukarıda da bahsini ettiğim İran sinemasının dünya sinemasına kazandırdığı Abbas Kiarostami bulunuyor. Çektiği filmler ile 3 defa Cannes'da Altın Palmiye için yarışan ve bu ödülü Kirazın Tadı ile yakalayan yönetmen Venedik Film Festivali, Chicago Film Festivali ve İstanbul Film Festivali gibi festivallerden de büyük ödülleri kaparak ayrıldı. Filmin üzerine kurulduğu Bay Badii rolünde gördüğümüz Homayoun Ershadi ise Kiarostami'nin değişilmez oyuncularından biri. %80'i bir arabanın içinde geçen bir filmde başrol oyuncusunun oyunculuğunu ne denli önplâna çıkarabileceğini merak edenlerin görmesi gereken bir performans göstermiş. Son olarak Uçurtma Avcısı filminde boy gösteren oyuncu Alejandro Amenabar'ın çekimleri süren son filmi Agora'da da başrol oyuncularından biri olacak.
Filmin bir sahnesinde Badii emekli öğretmene üzerini örteceği yeri gösterdikten sonra evine bırakmaya götürürken toprak yolda bir kavşağa gelirler. Badii hangi yoldan gidileceğini sorduğunda, öğretmen "Sağdaki yoldan gidelim. Uzundur, taşlıdır ama daha güzeldir" diye yanıtlar. Bu kısa diyalogla bile hayattan umut kesilmemesini, hayatın her zaman kişiye merhametli davranmadığını ama mücadele etmenin her zaman mutluluk getirdiğini anlatmaya çalışmış Kiarostami. Umutla umutsuzluğun mücadelesinden kimin galip ayrıldığını görmek istiyorsanız ve sinema tarihinin en ilginç finallerinden birine tanıklık etmek istiyorsanız Taste of Cherry izlenmeye değer.
Avrupa’nın geleceği belirsizleşiyor
-
Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan *“Fransa-Almanya motoru”*,
fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında
...
2 gün önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder