Futbolu ele alan filmler ve bunların hedef kitleleri bellidir. Goal ismindeki Tsubasa'nın filme çekilmiş versiyonu tam bir fiyaskodur. Ancak yine de bir dönem sabahları Tsubasa'yı izleyebilmek için erken kalkan erkek çocukları için caziptir. İzlerken "Bu ne böyle kardeşim, biraz gerçekçi olun" deselerde yanlarındakine çaktırmadan "Helal olsun be" diye içlerinden haykırmıyorlarsa ben de adam değilim. Demem o ki bu filmler erkek sinema izleyicisine hitap etmektedirler. Aynı filmleri izleyen bayanlar varsa belki de "Ah keşke böyle bir erkek arkadaşım olsaydı" diye düşünüyor olabilirler, bilemeyeceğim. Zira filme bundan başka bir gözle bakabileceklerine inanmıyorum. 2003 yılında çekilen Eski Açık Sarı Desene isimli Türk yapımı ve futbol temalı film ise bu açıdan diğer filmlerden sıyrılıyor. Ömer Ali Kazma'nın yönetmenliğini yaptığı film tek başına bir futbol filmi olmaktan çok öte. Hepsinin haricinde bir futbol filmi bile değil belki. Bir kültürün, bir ruhun, bir armanın, bir formanın ve turuncudan iz taşıyan tok bir sarı ile vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızının hikâyesi... Galatasaray'ın bir sezonunun öyküsü.
Eski Açık Sarı Desene teknik direktör Fatih Terim'in Galatasaray'ın başına ikinci kez geldiği 2002/2003 sezonunun bir maç süresine sığdırılmış kısa öyküsüdür. Her zaman maç öncesi ve maç sonrası soyunma odasındaki atmosferi merak edenlerin merakını giderecek türdendir. Filmde Fatih Terim'in takımı maçlara nasıl hazırladığı, soyunma odasında maç öncesi motivasyonu nasıl sağladığına tanıklık ediyorsunuz. Futbolun yeşil zemin üzerinde oynanandan ne denli farklı olduğunu keşfediyorsunuz. Filmin oyuncu kadrosunu ise filme alındıklarından bile bihaber olan futbolcular, yöneticiler ve teknik heyet oluşturuyor. Dolayısıyla Fatih Terim'i görüyoruz, Ümit Karan'ı görüyoruz, Hasan Şaş'ı görüyoruz, rahmetli Turgay Vardar'ı görüyoruz, belki Hakan Şükür'ü göremiyoruz ama büyük kaptan Bülent Korkmaz'ı görüp seviniyoruz.
"Futbol asla sadece futbol değildir" diye boşuna demiyoruz. Bu ayrıntı kokan cümleye dahil birkaç örnek görmek mümkün bu filmde. Hepsinden öte Galatasaray var bu filmde. Film ne kadar kötü olabilir ki yani? Evet, böyle de sübjektif yazılar yazarım ben. Zaten objektif olacaksam neden takım tutuyorum ki, değil mi ama?
Avrupa’nın geleceği belirsizleşiyor
-
Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan *“Fransa-Almanya motoru”*,
fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında
...
3 gün önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder