"Bu iktidar, bana ve müzik sanatına şimdiye kadar dostça davranmadı. ‘Metin Altıok Ağıtı’ adlı oratoryom dolayısıyla, iktidarın ilk kültür bakanı, çeşitli yöntemler kullanarak eserin sansür edilmesini sağladı. Bu olayı, hiç unutamıyorum.
Müzik sanatını küçümsemenin başta gelen örneklerinden biri, Milli Eğitim Bakanlığı’nın önceki yıl okullarda müzik ve resim derslerinin kaldırılması girişiminde bulunmasıdır. Bizim milli eğitim sistemimizden sanat eğitimi dışlanamaz. Başka bir olumsuz örnek ise Türkiye’nin bugün on bin müzik öğretmeni açığı bulunduğu halde, lisans öğrenimini tamamlayan genç müzikçilerimizin öğretmen olmasını önlemek için engeller icat edilmesidir. Bunlar, basının ve halkın gözünden kaçmış olabilir ama, müzik benim mesleğim; benim gözümden kaçmadı. ‘Sanatçı, alnında ışığı ilk hissedendir’ özdeyişini, ‘Sanatçı, karanlığın tehlikesini ilk hissedendir’ anlamında da düşünebiliriz.
En çok da gelecek kuşaklar için kaygılanıyoruz. Eğer, günün birinde karanlık güçler Cumhuriyetimize ve ulusal değerlere hayat hakkı tanımazsa, onlara teslim olacak değiliz."
Bu sözler dünyanın ayakta alkışladığı piyanistimiz Fazıl Say'a ait. Yaptığı açıklamalarda mevcut hükümeti hedef tahtası olarak seçmiş. Şimdiye ortaya koydukları ile Avrupa müzik kültürünü temsil ettiğini, yalnız bunu yaparken de kökeni olan Anadolu halk kültüründen de kesinlikle kopmadığını ve hatta tüm eserlerini halk kültüründen aldığı feyz ile harmanladığını belirtmiş. Kendisinin sözlerinden de anlamak mümkündür ki hükümetin istisnasız her şeye el atması kendisini etkilemiş. Çıplak heykellerin yerinden edildiği, nü portrelerin üzerlerinin örtülerek sergilendiği, toplumsal değerlere uymadığı gerekçesiyle birçok eserin sansür duvarına çarptığı günümüz Türkiye'sinde kendisine yer olmadığını düşünüyor Fazıl Say. Türkiye'nin giderek Orta Çağ kültürü ile yoğrulduğunu ve bunun çağdaş uygarlık seviyesini hedefleyen bireylerin önündeki en büyük engel olduğunu, kendi inandığı değerler doğrultusunda gerekirse zamanı geldiğinde Türkiye'den ayrılabileceğini söylemiş.
Fazıl Say'ın söyledikleri tahmin edilebileceği üzere farklı yerlere çekildi. Herkes istediği gibi yorumladı. Halbuki kendisinin bu sözleri ile aslında tam olarak neyi anlatmak istediği son derece aşikâr. Dedim ya herkes istediği gibi yorumluyor diye. İktidar partisinin adını ağzıma bile almak istemediğim bir milletvekili "Ya sev ya terk et" sözü ile paralel olarak şuna benzer bir açıklama yaptı; "Fazıl Say böyle düşünüyorsa, ülkeyi terk etmesi hâlinde Türkiye'nin bir kaybı olmayacaktır"... Ya ben lan neyse bir şey diyemiyorum...
Avrupa’nın geleceği belirsizleşiyor
-
Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan *“Fransa-Almanya motoru”*,
fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında
...
3 gün önce
1 yorum:
yok bugün haftanın ilk günü sinirlenmeyeceğim diyorum,ama olmuyor işte ,insanı deli ediyor bu sanatın s sinin en ucunda bile olamayanlar...
Yorum Gönder