6 Aralık 2007 Perşembe

Being John Malkovich

Dünyaya bir başkasının gözünden bakmak hoş olsa gerek. Her şeyi, hayatınızı, geçmişinizi ve hatta geleceğinizi geride bırakıp başka bir insanının beyninde bitivermek; onun baktığı yerlere bakıp, onun yaşadıklarına tanık olmak... Kısacası bir anda o kişi oluvermek, kontrolü ele geçirmek. İnsan böyle bir şeyin olabileceğini bilse peşinden gider mi düşünmeden? Bence gider. Peki yine aynı insan peşinden gittiği yolda sonradan pişmanlık yaşar mı? Belki de daha önceden geri dönüşün çok zor olacağını tahmin edebilse her şey start çizgisinden kalırdı.
Craig Schwartz için hayat dahil her şey sıradandır. O kendi halinde bir kuklacıdır. Gece gündüz atölyesinde kukla yapımı ile uğraşır. Kişisel saplantıları onu zamanla farklı arayışlara yönlendirir. Örneğin sapıkça hareketler sergilemeye başlar; kuklalarını cinsel fantazilerine alet etmek gibi. Bundan filmin erotizm koktuğu görüşünü çıkarmamışsınız umarım. Çünkü hiç alakası yok. Eh, en azından çok alakası yok. Schwartz evlidir aynı zamanda. Eşi kendisinden de sıradışıdır. Filmi izlerken ne işle meşgul olduğunu çözememiştim ama hayvan delisi olduğunu hatırlıyorum o kadının. "O kadın"ın kim olduğundan sonra bahsedeceğim ama filmde kim olduğundan bahsettim sanırım. Craig'in eşi demiştim sanırım. Evet, manyaktır bu kadın. Evi hayvanat bahçesine çevirmiştir misal. Bilimum hayvanı küçücük evde bulmak olasıdır. Craig hayvanlar konusunda takıntılı karısı ile yavaştan anlaşamamaya başlar. Çünkü sahip olduğu tek yetenek olan kuklacılıkta dünyanın en iyisi olduğuna inansa da kimse onu keşfetmediği sürece o dünyanın en iyisi değildir. Haliye haneye yeteri kadar para girmez. Birilerinin çalışmayı artırması gerekmektedir. O birisinin kim olduğu bellidir aslında ama bundaki maksat kuklacılığa ayrılan sürenin artırılması değildir elbette ki. Evet, Craig ek iş aramaktadır. Aslında çok da aramaz ve bir kurumda arşivci olarak çalışmak üzere işe girer. Olaylar da bu andan itibaren garipleşmeye başlar. Arşiv dairesi şirketin bulunduğu koca binanın 7 buçukuncu katındadır. Evet, böyle bir kat vardır. Asansöre binersiniz. 7. ve 8. katların arasına geldiğiniz an kapı aralığına değnek benzeri bir cismi sokarsınız ve 7 buçukuncu kat önünüzdedir. Tabii haliyle tavan ile taban arasındaki mesafede ona göredir. Bu sahne son derece ilginçtir mesela. İşler hafiften yoluna girmeye başlamıştır Craig için. Ancak bir gün ofisinde tesadüf eseri gizli bir geçit keşfeder. İnsanın başına felaket getiren iki şeyden biri olan merak bu noktada hissettirir kendisini. Craig geçidi kullanır. 1 dakika sonra bambaşka bir yerdedir. O artık Craig Schwartz değil, ünlü aktör John Malkovich'in ta kendisidir. 15 dakikalığına dünyayı Malkovich'in gözü ile görmeye başlar. O nereye giderse o da oradadır. 15 dakika biter ve Craig kendini otobanın kenarında bulur. Tam da o noktada Craig'in kafasında bir ampul yanar. Güzel iş arkadaşı Maxine ve eşi Lotte'nin yardımlarıyla insanların para karşılığında 15 dakikalığına John Malkovich olmalarına olanak sağlarlar. Ancak bir yerlerde John Malkovich'in kendisi bir şeylerin ters gittiğinin farkına varırken, Craig ise 15 dakikalık süreyi sınırsız yapıp John Malkovich'i adeta kendisine başarı merdivenlerini teker teker yükseltecek bir kukla yapmanın planlarını yapmaktadır.
Being John Malkovich hikâyesi itibariyle böyle bir film. Gerek senaryosu, gerekse kurgusuyla beni benden alan, izlerken zamanın nasıl geçtiğini insana sorgulatan bir film. Bu süper filmin yönetmeni Spike Jonze. Oyuncu kadrosu ise görenlerin yüzlerini güldürecek cinsten. Bir kere üzerine kurulduğu adam John Malkovich filmin her yerinde desem yanlış olmaz herhalde. Malkovich'in dışında beğendiğim aktörlerden biri olan John Cusack de Craig Schwartz karakterine hayat vermiş. Craig'in eşi Lotte'u ise Cameron Diaz canlandırmış ve sizi temin ederim ki bu filmdeki Cameron görüp görebileceğiniz en çirkin Cameron ki beni hayalkırıklığına uğratmadığını söylesem kendimle çelişirim.

Hiç yorum yok: