28 Haziran 2008 Cumartesi

Büyük Filmlerden Büyük Replikler - Volume 41

- I can't do this, Sam. (Elijah Wood)
- I know. It's all wrong. By rights we shouldn't even be here. But we are. It's like in the great stories, Mr. Frodo. The ones that really mattered. Full of darkness and danger, they were. And sometimes you didn't want to know the end. Because how could the end be happy? How could the world go back to the way it was when so much bad had happened? But in the end, it's only a passing thing, this shadow, even darkness must pass. A new day will come. And when the sun shines, it will shine out the clearer. Those were the stories that stayed with you. That meant something, even if you were too small to understand why. But I think, Mr. Frodo, I do understand. I know now. Folk in those stories had lots of chances of turning back, only they didn't. They kept going. Because they were holding on to something. (Sean Astin)
- What are we holding onto, Sam? (Elijah Wood)
- That there's some good in this world, Mr. Frodo... and it's worth fighting for. (Sean Astin)

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Blogcular daha Türkçeyi çözemediler İngilizce anlarlar mı?

Anıl dedi ki...

Şimdiye kadar sorun çıkaran olmadı. Anlıyorlar sanırım.

sinem dedi ki...

Müdahele etmek gibi olmasın ama bence her blog yazarı blogunu yaratırken kafasında bir kitle hedefliyordur. Tıpkı pazarlama gibi. Sonuçta bloglarımızı da bir yerde pazarlıyoruz ki uğraşımızın karşılığını alalım, yazdığımıza değsin. Ve böyle bir blogun da hedef kitlesinin İngilizce biliyor olması beklenir zaten. Bilmişlik taslamak istemem ama böyle düşünüyorum.

MOBIUS dedi ki...

Aradan çıkmak gibi,veya sana mı söyledik ne atladın gibi, neden üzerine alındın ki şimdi gibi yorumlar gelebilir. Ben sadece fikir beyan edicim,"blogcu" olma kontenjanından yararlanarak...

Blogcular bile aslında Türkçe'yi çözemedi evet, bkz: ben.
Ortaokulda din dersi hocasına "dinci" derdi millet.Ben o gün bugündür bu -ci,-cu vb. eklerini anlayamamışdır. Blogcudan kasıt blog yazarları ise, blog yazıyorum diye meydanlarda dolaşan babayiğitlerin pek ala Türkçe'yi düzgün kullanmaları gerekmektedir kanımca. Aksi örnekleri var ve çok feci hayran kitleleri var. Arz talep.

Türkçe'yi devirdik İngilizce'ye mi geldi sıra dersek,Mandarin dilinden örnekler sunsam ben blogumda aynı kaygıyı taşımak gibi bir yükümlülüğüm olmak zorunda mı, millet beni anlar mı acaba? dye. Hiç sanmıyorum.

Biz anlıyoruz, bu başarılı blogun takip"çi"leri olarak, e anlamayan da beri gelsin napalım...

Anıl dedi ki...

Herkes blog hakkında istediği eleştiriyi yapmakta hür tabii ki. Belki de bu yüzden herhangi bir cevap yazıp müdahale etmek istemedim. Ancak tekrar düşündüm de, belki de bazı şeyleri açıklamalıyım.

Öncelikle belirtmeliyim ki Büyük Filmlerden Büyük Replikler kategorisi benim blogumun kolonlarının biridir. Nasıl ki bir masanın ayaklarından birini kopardığınız zaman masa ayakta duramıyorsa, bu kategoriyi blogdan kaldırmak da - bana kalırsa - bloga vuracağım bir kilide eşdeğerdir. Çünkü bloga yazmaktan en çok zevk aldığım kategori budur. Kimsenin de merak etmesine gerek yok. Güzel Türkçem'e elimden geldiğince değer veriyorum. Elbette ki kullanım hatalarım olabilir. Ancak mümkün mertebe hatalarımı en aza indirgemeye çalışıyorum.

Büyük Filmlerden Büyük Replikler'e gelince... Orijinal dili İngilizce olan bir filmdeki repliği Türkçe'ye çevirmeyi doğru bulmuyorum. Nasıl ki Balzac'ı kendi dilinden okumanın zevkini Türkçe'de layıkıyla alamıyorsak aynı durumun bunun için de geçerli olduğunu düşünüyorum.

Sonuncu ve benim için en önemli olanı ise şu ki ben bu yola çıkarken açıkçası okunma kaygısı gütmedim. Evet, bir defter satın alıp oraya da yazabilirdim bunları. Hatta bazen de sorgularım kendimi, neden öyle yapmadığıma dair. Başından beri amacım tamamen kendimi tatmin etmektir, başka bir şey değil. Ha, tabii ki bu sözlerim "Kimse gelmesin bu bloga" anlamı taşımıyor. Ben bir şeyler yapıyorum ve insanların gelip eksiklerimi tamamlaması hoşuma gidiyor.