Neil Postman televizyon haberciliği ile ilgili bir kitabında şu sözleri kullanır; "Hava raporu sunucularından meteoroloji haritalarını iyi okuması değil, izleyiciyi cezbetmesi beklenir. O yüzden sevimli bir kişilik, meteoroloji dalındaki bir dereceden daha önemlidir". Buradan aptal kutusunun bilgiye değil daha çok görselliğe önem verdiği çıkarımını rahatlıkla yapabiliriz. Başlangıçta Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi dahilinde tamamen kamu yararı güden yayınlar yapılması mecburiyken, zamanla kâr kaygısı güden yayınlar yapılmaya başlandı ve kimsenin de buna sesi çıkmadı. Televizyon dünyasındaki tekelleşme televizyonu altın yumurtlayan bir tavuktan farksız kıldı. Medya patronlarının ortaya çıkması ile reklamlar baş tacı edildi ve televizyon bir nevi sirke dönüşmeye başladı. Yatay, dikey ve araçlararası tekelleşmeler bireyi ikinci plâna itti. 1990 yılında Turgut Özal'ın anayasaya rağmen oğluna televizyon kanalı açması iplerin artık tamamen koptuğunun bir göstergesiydi. Dolayısıyla televizyon dünyası kamu yayıncılığı açısından çok büyük bir boşluk meydana geldi.
Başlangıçta yaptığım alıntıdan da anlaşılabileceği üzere medyada bilgiye dayalı değil, görselliğe dayalı yayın anlayışı oluştu. Bilhassa haber programlarını bilenler değil, göze hitap edenler sunmaya başladı. Bir bakıma enerjiler iyi görmekten çok iyi görünmeye harcanır oldu. Köle misali Türk izleyicisi de bunu yedi, yiyor ve yemeye de devam edecek gibi görünüyor. Bunu doğrulamak için halka inmeye de gerek yok üstelik. Sabahtan akşama kadar televizyonlarda izlenmekte olan programları bir düşünün. Akşam "yemekten sonra" kuşağında yer alan "kutu açmaları", birbirinden gereksiz arkası yarınları üzerine ekleyin. Harmanladınız mı iki kuşağı da? Öyleyse bu durumun muhasebesini yapmak yine size düşüyor.
Yine, az önce Türk televizyonlarında bir boşluğun oluştuğundan yakınmıştım. Kapanması zor görülen boşluğun, ez azından, biraz daha büyümemesi için çalışan bir televizyon kanalı var. Birçokları bilmese de Şubat 2006'dan bu yana yayın yapıyor bu kanal. Ve inadına da ayakta duruyor. "Türkiye'nin ilk bilgi ve belge kanalı" sloganı ile yola çıkan kanalın adı İz TV. Bildiğim kadarıyla şimdilik sadece Digiturk'te 88'inci kanalda yayın yapıyor. Sadık bir izleyici kitlesi de var. Genel Yayın Yönetmeni koltuğunda Coşkun Aral'ın bulunduğu kanalın bünyesinde Savaş Karakaş, Serkan Ercan, Nasuh Mahruki ve Eray Canberk gibi isimler yer alıyor. Yıllardır National Geographic ve Discovery Channel'in Türk televizyon izleyicisine dayattıkları ile yetinmek zorundayken, İz TV sayesinde cennet vatanımızın her bir köşesini ayrıntıları ile tanıma fırsatı ediniyoruz. Bunu da hayıflanmadan yapamıyoruz maalesef. Çünkü insanların "Paris, Barcelona, Dubai vs" diye inlediğini görüp aslında içinde yaşadığımız güzellikleri ne denli gözardı ettiğimizi anlıyoruz. Rahatlıkla söylemek mümkün ki Türk televizyonlarında bulunan en yararlı kanalın Digiturk'te olması ve dolayısıyla birçok kitleye ulaşılamaması İz TV'nin tek eksiği. Evde bulunduğum anlarda açık bıraktığım tek kanal olduğunu söyleyebilirim.
Bu kadar lafını ettikten sonra İz TV'deki programlar hakkında da biraz dil dökmek zorunda hissettim kendimi. "Türkiye Notları" isimli programda Coşkun Aral'ın peşine takılıyoruz ve ülkemizin gizemli noktalarını keşfediyoruz. Nasuh Mahruki'nin ayak izlerinin takip ettiğimiz "En" isimli programda ise Türkiye'nin "en"lerine doğru huzurlu yolculuklar yapıyoruz. Ülkemizin en yüksek dağına çıkıp, en derin mağarasına iniyoruz. Savaş Karakaş imzalı "Sudaki İzler"de ise adından da anlaşılabileceği üzere mavi derinliğin altında yatan gizemi çözüyoruz. En beğendiğim programlardan biri olan "Gidiş-Dönüş"te ise Serkan Ercan ülkemizi demiryolu hatları yardımıyla gezip yolculuk öykülerini aktarıyor. Anadolu'nun saf ve temiz insanlarını, bilmediğimiz yönlerini oralardaymışçasına izliyoruz. Yine favorilerimden olan "Wilco'nun Karavanı" programında dümeni mükemmel Türkçesi ile Wilco van Herpen'e bırakıyoruz. Karavanı ile Türkiye'yi bucak bucak dolaşan Wilco'nun bir gün kapımızı çalmasını umuyoruz. "Yemeğin Yolculuğu"nda Fransız gurme Olivie Despertz ile dünyanın en güzel ve en çeşitli mutfağını ağzımızın suları aka aka daha yakından tanıyoruz. "Ustalara Saygı" bölümünde ise Süha Arın, Ara Güler ve Haluk Cecan gibi isimler karşısında selam duruyoruz. Evet, bunların hepsini biz yapıyoruz. Ve son bir not; İz TV, Kasım 2007'de İtalya'nın Venedik kentinde düzenlenen Hotbird TV Ödülleri'nde "Avrupa'nın En İyi Belgesel Kanalı" ödülüne layık görülmüştür. Değerini bilelim.
Daha yakından tanımak için; İz TV Web Sitesi
Avrupa’nın geleceği belirsizleşiyor
-
Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan *“Fransa-Almanya motoru”*,
fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında
...
3 gün önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder