Nereden baksanız yaklaşık 2 yıl öncesi. İnternette rastgele dolaşırken küçük bir videoya rastladım. Videonun adı 'Temmuzda' idi. Ancak ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim dahi yoktu. İsmi bir acayip gelmişti. Beni çeken bu olsa gerekti. Hemen izledim videoyu. Her insana çekici gelecek bir video değildi bu. Hatta o kadar ki bu videoya benim gibi rastlayan ve videonun ne ile ilgili olduğundan bihaber olan birçok insan daha sonunu getiremeden vazgeçmiştir izlemekten. Ben vazgeçmedim ama. Çünkü gördüklerim beni cezbetmeyi başarmıştı. Bir plaj vardı. Sonra plajda bağdaş kurup oturmuş çok sayıda insan. Bunun dışında birbirine yabancı görünen biri kız diğeri erkek iki şahıs karşılıklı oturmuşlardı. Kız bir şarkı mırıldanıyordu. Şarkının adının ne olduğunu, kimin seslendirdiğini vesaire öğrenemeden video bitti. Farkında olmadan tekrar başlattım videoyu, sonra tekrar, tekrar, tekrar, tekrar...
Biraz olsun kendime geldim sonra. Ancak hâlâ bir sorun vardı. Bendenizin elinde şarkıya ve şarkıyı dillendiren hatuna dair bir bilgi yoktu. O gece internette yaptığım tüm araştırmalar sonuç kalmıştı. O zamanlar klip sandığım söz konusu video hakkında koca internette bile herhangi bir veri bulamamıştım. Hayal kırıklığı içinde tuttum yatağın yolunu. Rüyamda kadın hâlâ söyleniyordu: "Güneşim, ayım sana ışık olsun..."
Kasedi 1 sene sonraya, bugünden 1 sene önceye, sarıyoruz şimdi. Bir dost sohbetindeyim. Bu muhabbetlerin iki konusu olur her zaman. Birincisi futboldur, ikincisi ise sinema. Birinciyi es geçmiş olmalıyız o gün. Belki de nihayete erdirmişizdir sinemadan önce, kimbilir? Sonra konusu açıldı. Başladı arkadaşlar Fatih Akın sohbetine:
- "Solino nasıldı?" dedi biri.
- "İzlemedim ama Crossing the Bridge muhteşemdi. Ben bunu bilir, bununla devam ederim." diye cevap verdi öteki.
- "Ovvv, sırf Siya Siyabend sahneleri için izlerim ben onu sık sık" diye devam etti ilk konuşmacı arkadaş.
- "Yalnız ben Fatih Akın diyince Im Juli derim, başka da bir şey demem" dedi üçüncü arkadaş.
Ne olduysa ondan sonra oldu zaten. O ana kadar konuşmaları sessizlik içinde dinleyen ben 'Im' ve 'Juli' kelimelerini duyunca beynimde çakan şimşekle sarsıldım. Nadiren hızlı çalışır beynim. İşte o anda onlardan biriydi. Im ve Juli yan yana geldiğinde 'Temmuzda' anlamına geliyordu. Sonra kendime geldim. Kelimeler dört kişinin doldurmakta olduğu odada yükselmeye devam ediyordu. Hemen lafa girdim:
- "Bu Im Juli, hani az önce bahsettiğiniz, nasıl bir film?"
- "Vallahi harika bir yol filmi, neden sordun ki?"
- "Boşver neden sorduğumu. Bu filmde biri kız diğeri erkek iki kişinin kumsalda şarkı söyledikleri bir sahne var mı?"
- "Var, ne old---"
- "Hemen getiriyorsunuz o filmi bana. Hatta bugün istiyorum!"
O an gerçekten heyecanlanmıştım. Bir senedir klip sandığım şey büyük ihtimalle bir filmden alınmış sahneydi. İçime nedensiz yere sıkıntı olan sorun neredeyse çözülmek üzereydi.
Ertesi gün filmi edindim tabii. Sinema gecelerimin ayrılmaz ikilisi bira ve Ruffles Original hazır edildikten sonra başladım filmi izlemeye. Sonunda beklenen an geldi. Allah'tan o sahne erken geldi. Aksi takdirde o sahneyi beklemekten filmin konusunu kaçırabilirdim. Doğru adresteydim. Beni meraktan öldüren video bu filmin bir parçasıydı. Film bittikten sonra öğrenebilmiştim ki şarkıyı seslendiren kadın İdil Üner'miş. Şarkının adı da Güneşim'miş ki sağ taraftaki soundtrack bölümünden dinleyebilmeniz mümkündür.
Bir yıllık işkence bittikten sonra filme bıraktım kendimi. Film bittiğinde cast akışını fena halde sırıtarak izledim. O denli etkileyici bir filmdi Temmuzda. Baştan sona dört dörtlük bir yol filmiydi. Almanya'dan başlayıp İstanbul'da sona eren bir aşk yolculuğunun hikâyesiydi. Yer yer komedi, yer yer hafif dozda duygusallık enjekte eden bir serüvendi. İzleyen herkesin içinde olmak isteyeceği bir öyküydü. İlk defa, bu filmin hatrına senaryo hakkında bilgi vermeyeceğim. Sadece "Fatih Akın bu işi biliyor" demekle yetineceğim. Bu kadarı size yeter.
Yakında yazmayı düşündüğüm bir başka Fatih Akın filminde, Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul'da, bu kuralı bozabilirim sanırım.
Avrupa’nın geleceği belirsizleşiyor
-
Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan *“Fransa-Almanya motoru”*,
fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında
...
3 gün önce
2 yorum:
Fatihcim biliyor tabi bu işi:)(böyle de samimiyiz işte Fatihcim derim ben hep ona:P )
Çok severim bu filmi,en sevdiğim Fatih Akın filmidir zaten.İnsanın yollara düşesi,aşık olası,anlamsızca sırıtası geliyor izleyince.İdil Üner'in söylediği şarkı da mükemmel,nasıl etkileyici bir sestir ne güzel sözlerdir onlar.
Ben Moritz Bleibtreu için izlemiştim filmi çok güzeldi.Film bittiğinde,filmi izleme nedenim iyiki bu adammış,iyiki izlemişim demiştim.
Fatih Akın ciddin biliyor işi!
Yorum Gönder