"Oh my god!" diye bir deyişleri vardır Amerikalılar'ın! Bir şeye çok şaşırdıklarında ve çok sevindiklerinde söylerler bunu. Söz konusu Sweeney Todd olunca aynı deyişi ben de kullanmak istiyorum: Oh My God! Neden mi? Nedeni şu ki dünya üzerinde yaşamış seri katillerin hayat hikayeleri beni daima cezbetmiştir. Bunların içinde beni en çok etkileyenler Jack The Ripper (Türkiye'de Karın Deşen Jack olarak tanıyoruz bu caniyi), The Zodiac Killer (Bu da kurbanlarını bi' güzel katlettikten sonra polise ihbar ederek haz alan bir amcamız), The Night Stalker (ki biz onu da Richard Ramirez olarak biliyoruz)... Hatta bir tanesi de, adını şimdi hatırlayamayacağım, gövdeden ayırdığı kadın kafalarını karşısına dizip güzellik yarışması bile yapmıştır. Cani işte, ne beklersin?
Neyse efendim, örnekleri çoğaltmak mümkün. Yalnız hepsinden öte bir isim yatar benim gönlümde... Bu adam 18.yüzyılın ortalarında doğmuş (hatta doğum tarihi de yamulmuyorsam 1748'dir) ve endüstriyel devrimin yok etme noktasına getirdiği Londra'da yoksul ailesiyle birlikte yaşamıştır. 14 yaşına geldiğinde anne ve babası sert kış şartlarından da etkilenerek sokakta hayatlarını kaybetmişlerdir ki dönemin Londrası'nda bu tip ölümler çok yaygındır. Herneyse, ben kahramanın :) anne ve babasıyla ilgilenmiyorum. Onlar yaşasa bu adam böyle olmazdı çünkü (İçimdeki cani çıktı ortaya)! Efendim, 14 yaşındaki delikanlı bir başına kalmıştır ve ustura yapımıyla uğraşan bir ustanın yanına çırak olarak alınmıştır. Aradan birkaç yıl geçer... Bizim müstakbel seri katil bilmediği bir sebepten ötürü cezaevine atılır. Orada berberliği öğrenir. Hapisten çıktığında mesleği de hazırdır.
4,5 sene geçirdiği cezaevinden çıktığında ise kendisine Fleet Street'de bir dükkan satın alır. Ancak dükkanı açmadan önce yapacakları vardır. Öyle akılane bir düzenek hazırlar ki artık gelen müşterilerini, ya da kurbanlarını desek daha doğru olur, rahatça öldürebilecek ve kimsenin de ruhu duymayacaktır. Düzenek hakkında da bilgi verelim... Dükkanın mahzeni Londra'nın en büyük kanalizasyonuna açılmaktadır ve bizim Sweeney Todd (evet adamın adı bu, daha fazla saklayamadım. Bağlayamayacaktım yoksa) mahzenine kanalizasyona açılacak büyük bir delik yapmıştır. Daha sonra da deliğin üzerine bir berber koltuğu sabitler ki bu koltuğa oturan kurban bir anda kapağın dönmesiyle kendini kanalizasyonda bulacaktır.
Bizim Sweeney Todd'un aynı zamanda suç ortağı olan bir de sevgilisi vardır. Adı Sarah Lovett olan bu kadın iki katlı dükkanında Londra'nın en iyi turtalarını yapıp satmaktadır. Her şey bittikten sonra anlaşılmıştır ki Lovett'ın dükkanının mahzeni de aynı kanalizasyona açılmaktadır ve mahzene açtığı bir kapakla kanalizasyona inebiliyor, cesetlerden aldığı etleri turtalarında kullanabiliyordu.
Neyse, efendim daha fazla uzatmayalım hikayeyi. Özellikle Sweeney Todd'un hikayesi harika sona eriyor ama bunu anlatmayacağım. Ya araştırın, bulun, okuyun ya da 2008 başını bekleyin ki Tim Burton imzalı sinema filminde sonunu görebilin... Zaten Sweeney Todd hakkında yazma kararımı film yüzünden almıştım. Filmle devam edelim o halde.
Sweeney Todd 1979'dan bu yana Stephen Sondheim imzalı bir Broadway müzikali olarak sahnelenmekte. Bizim haşarı yönetmen Tim Burton da 2007 başında aldığı bir kararla bu müzikali sinemaya aktarmak istemiş, iyi de etmiş. Bu sayede yıllardır okuduğum ve hayat hikayesine hayran olduğum adamı (aslında hayat hikayesi son derece acıklıdır) sinemada izleyebileceğim. Bu filmde The Demon of Fleet Street olarak da bilinen Sweeney Todd'u Johnny Depp canlandıracak ki bu harika bir haber. Aslında Burton'un en çok çalıştığı ismin Depp olduğunu düşünürsek pek de şaşırtıcı bir durum değil aslında. Todd'un sevgilisi Lovett rolünde ise Burton'un eşi Helena Bonham Carter'ı izleyeceğiz. Filmin Amerika'daki dağıtımını Dreamworks Pictures ve Paramount, uluslararası dağıtımını ise Warner Bros Pictures üstlenmiş, ne de güzel etmiş. Ha, unutmadan... Filmin müziklerini de Danny Elfman yapacakmış ki tadından yenmez. Hatta yapmaya başlamış bile.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder