Bu sene Akademi Ödülleri’nin en büyük adayı olarak gösterilen ancak ödül töreninde büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak "sıfır" çeken Blood Diamond’u izledim geçtiğimiz günlerde. Film senaryo bakımından benden eksi puan alsa da tüm tutarsızlıklarına rağmen sonuna kadar sıkmadan izletebiliyor. Özellikle
Amistad’dan tanıdığımız Djimon Hounsou’ya bir kez daha hayran kaldım. Bir insan bu kadar mı rolünün hakkını verir? Ayrıca
A Beautiful Mind ve
Requiem for A Dream'i izledikten sonra kendisinin bir ilahe olduğuna inanmaya başladığım Jennifer Connelly’in filmde pek fazla görülmemesi ise beni üzdü. Leonardo DiCaprio’dan bahsetmiyorum bile... Filmde izleyiciyi tek başına sinemaya çekebilecek tek isim olsa da bunu kaldırabileceğini kanıtlamış. Giderek de geliştiriyor kendini ve DiCaprio’yu ilk kez böyle bir filmde gördüğüm için şunu da söyleyebilirim; durmadan aksiyon filmlerinde oynasın bu adam, başka türlere hiç girmesin bile.
Yönetmene gelelim. Kanlı Elmas'ın yönetmeni daha önce 3 Oscar kazanan
Glory ve 4 Oscar'a aday olan ve haklı olarak hiçbirini kazanamayan
The Last Samurai'nin de yönetmenliğini yapan Oscar sahibi Edward Zwick. Zwick her ne kadar
Shakespeare in Love ile Oscar'a sahip olsa da ben kararsızım bu adam hakkında. Yahu bir yönetmen yıllar yılı hiç mi yaptığı işin üstüne koyamaz. Yaklaşık 20 yıldır, belki de daha fazla zamandır bu işin içinde bulunuyor Zwick, ancak kurduğu bina artık sallanmaya başladı. Bunu kabul etmeli ve temeli sağlamlaştırmak için ne yapması gerekiyorsa yapmalı.
Bu kadar dil dökmüşüm ama filmin senaryosundan az biraz bile bahsetmemişim. Herhalde izlemiş olduğunuzu varsaydım, şimdi bilemeyeceğim. Yine de maksat muhabbet olsun, acılar da şöyle dursun diyerekten kısa bir bilgi de senaryo hakkında vereyim. Efendim hikaye 1999 yılında iç savaş yüzünden yıpranmış Sierra Leone'de geçiyor. Kendi halinde sıradan bir balıkçı olan Solomon Vandy bir gün pembe ve oldukça büyük bir elmas bulur. Ancak isyancılara komuta eden zibidi bunu görür ve elması ondan almaya çalışır. Bu sırada olaya bölgede hüküm süren Amerikan kuvvetleri el atar ve isyankarları püskürtür, Solomon'u da tutuklarlar. Daha sonra Solomon'u saklandığı yerden çıkaracak olan kişi Zimbabweli bir kaçakçı olan Danny Archer'dır. Yalnız her şeyin bir karşılığı vardır. Archer kendisine isyan sırasında kaçırılan ailesini ona geri vermek karşılığında elması ister. İkiliyi uzun ve zorlu bir macera beklemektedir. Çok bile anlattığımı düşünerek lafı burada kesmeye karar verdi deli gönül. Her şeye rağmen 10 üzerinden 7 veriyor ve izlemediyseniz de izleyin diyorum. Esenlikler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder