11 Ağustos 2008 Pazartesi

Pazartesi Notları #40

  • Hayatım boyunca hep ateşböceklerinin neye benzediğini merak etmişimdir, ve daima bir tane bile göremeden öleceğimi düşünmüşümdür. Hepsi beyhudeymiş. Geçtiğimiz günlerde gördüm ben bunlardan, hem de yanında bir de bonusu vardı. Şu kadarını söyleyebilirim ki yeryüzündeki en ilginç yaratıklar bunlar. Yahu göbeklerinden yeşil yeşil ışık saçıyor bunlar. Sanırsınız ki vücutlarının orta yerine küçücük bir ampul yerleştirmişler. Bir de açma kapama tuşları da var sanki. Canları isteyince ışık saçıp, istemeyince kendilerini karanlığa boğabiliyorlar. Canlarım benim.
  • Coppola’nın en meşhur filmlerinden Apocalypse Now yeniden sinema salonlarında. Yaşım dolayısıyla sinemada izleme fırsatı bulamamıştım bu filmi. Her daim ulaşılması imkânsız bir ukdeydi benim için. Artık değil. Bu muhteşem filmi gidip bir de sinema salonunda görmezsem gözlerim açık gider şerefsizim.
  • Efendim Domino’s öyle bir çikolatalı sufle yapıyor ki annemin yaptığından bile daha güzel. Bu kadar da rahat söylüyorum bunu. Olsa da yine yesem.
  • Antalya’nın 50 kilometre kuzeybatısında yer alan Bademağacı kasabasının tepelerinde yaklaşık 5 yıl önce bir höyük bulundu. Bademağacı Höyüğü’nün M.Ö. 7000-5500 yılları arasına ait olduğu düşünülüyor. Geçtiğimiz hafta sonu merakıma yenik düştüm ve çektim gittim 2 günlüğüne. Höyükte çalışmakta olan arkeologlar ve bu bölüm öğrencileri kazılarına devam ederken olup biteni izlemek ve dinlemek çok hoştu.
  • Yüreğim ağzıma geldi Morgan Freeman’ın trafik kazası geçirdiğini duyduğumda. Durumunun son derece ciddi olduğu söylenirken birkaç kırığa uygulanan tedavinin ardından taburcu edilmiş. Bu habere çok sevindim. Bugün kazada olmaz ama 10 sene sonra kalp krizinden giderse bile kaybına çok üzüleceğim bir insan kendisi. Hoş, biz 10 sene sonrasını görebilecek miyiz bakalım!
  • Gençleri Koruma Kanun Tasarısı… Tamam, partinin kapatılmamasından yüz bulacaklarını biliyordum da bu kadar erken beklemiyordum. “Türbanda üniversitelerden sonra sıra liselere gelecek” açıklamasının etkisinden bile kurtulamamıştım oysa ki… İlkokullar dahil bütün eğitim kurumlarında herhangi bir dine mensup öğrencilerin ibadetlerini yerine getirebilmesi için mensup olduğu dinin ibadethanesi kurulabilirmiş bu yasa tasarısı ile. Bitmedi! Benim canım porno film izlemek isterse ve haliyle satın almak için bir dükkana girdiğimde dükkan sahibi vatandaşlık numarama kadar alacakmış. Fişlenecekmişim yani. Herkes herkesin namus bekçisi olmuş ülkede de haberimiz yok. Kafa atmak istiyorum lan size.
  • Nerede bir internetteki arama motorlarında arama yaparken (“”,+,-,def: ) ve benzeri uygulamaları kullanmayı bilmeyen bir insan var, bence o insan internet âleminin en başı okşanası kullanıcısı.
  • Edward Scissorhands’i hâlâ DVD arşivime ekleyemedim ve bu durum her geçen gün canımı daha fazla sıkmakta. Tüm arayışlarım sonuçsuz kalmıştı ki çaresiz son danışma noktam EkşiDuyuru oldu. Sözlük yazarlarından birileri sesime kulak verse bari.
  • “Dünyaya gelen her yeni bebek tanrının insanoğlundan ümidini kesmediğinin kanıtıdır.”
  • Müşfik Kenter ve Rutkay Aziz… Bu adamları Allah durmadan o kadife sesleriyle konuşsunlar diye yaratmış. Ben buna inanıyorum.
  • Hani medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar ya, Hugo olmasın o? Gece gündüz bunu düşünüyorum, bilemezsiniz.
  • Dün Burger King’in tuvaletinde kapalı kaldım. Kapalı kalmak da ne demek lan? Ama kilitli kaldım desem olmazdı, çünkü kapı kilitli değildi. Öyle işte… Güçlüyüm ama, kırdım kapıyı. Doğru yapsalarmış.
  • Dün D&R’dan iki kitap iki filmle dönüyordum ki bir de çikolata alayım dedim hazır alışveriş merkezine girmişken… Poşete koydum, mideye indirme işini eve bırakmak niyetiyle. Ritter Sport’un en güzeli olan bütün fındıklı çikolata Antalya sıcağında su gibi oldu. Lanet olsun!
  • Telefonumda “Gizli Numara” yazısını gördüğüm an cinnet geçirmeye en yakın olduğum andır.
  • Sonundaki “cast” akışını bile izleten iki adet film biliyorum. Bunlardan biri Yaşamın Kıyısında ki onu meraktan ve manzaradan izliyoruz. Bir diğeri de Leon ki onu da müziğinden dolayı izliyoruz…
  • Takdir-i ilâhi işte… Çocuklar doğar ve ölür…

6 yorum:

beenmaya dedi ki...

bu notlar sanki hepimize dair...alınıp da bir yerlerde akla geldikçe bakılası, okunası, düşünülesi...

sinem dedi ki...

cast akışı lotr'de de izlenir. o filmin sersemliğinden sonra into the west ilaç gibi olur bünyeye. haksız mıyım?

bu arada dominosun suflesi ömre ömür katıyor hakkaten. özsüt'te de üzerine vanilyalı donurma ekletip ye. o da şahane, hem de çömlekte geliyor :) yaşasın yemek yemek!

bilog dedi ki...

ekşi duyuru candır. sözlük yazarı olmaya gerek yok üye olmak için bu arada isteyen üye olabilir.

bi de son maddeyle ne demek istediğini anlayamadım?

Anıl dedi ki...

@ sinem;

çok haklısın hem de. Into the West süper ötesidir ama bence The Two Towers'in bitiminde çalan Emiliano Torrini'nin müthiş sesiyle can verdiği Gollum's Song'un koltuğa mıhlayıcı özelliği daha fazladır.

Mobius dedi ki...

Sağdaki Pazartesi Notları şeysi çok güzel olmuş :)

Bademağacı Höyüğü'ndeki mühürleri merak ediyorum ben. Çalışmalarda başka mühürlere ulaşmışlar mı, bilgin var mı?

Anıl dedi ki...

Mühürler... Evet, belki de en ilginci onlardı. Birkaç tane gördüm. Ne zaman çıkardıklarını sormadım yalnız :)

Bunun dışında bir kiliseyi andıran ibadethane var ki o da çok çekici.

2-3 kilometre boyunca buğday tarlaları içinde Converse ile yürümek ki kavurucu sıcağı da eklemek gerekiyor benim için çok zor oldu. Armut ağaçlarının altında dinlenerek ilerlemek, bu sırada ağaçtan kopan armutları mideye indirmek ve höyüğün uzaktan muhteşem görüntüsünü izlemenin tadı da başkaydı. Ulaştığımda ise sanki kutsal topraklara ayak basmışım gibi hissettim. Bin yıllar önce insan elleri ile üretilmiş şeyleri görmek kadar kutsalı var mı ki?