8 Ağustos 2008 Cuma

Ömer Hayyam'dan (5)

  • İnsan son nefese hazır gerekmiş:
    Nasıl ölürse öyle dirilecekmiş.
    Biz her an şarap ve sevgiliyleyiz:
    Böylece dirilirsek işimiz iş.
  • Biz de çocuktuk, bir şeyler öğrendik,
    Bildiklerimizle övündük, eğlendik.
    Şu oldu, bu oldu da ne oldu sonra?
    Bir bulut gibi geldik, yel gibi geçtik.
  • Dostum, gel yarına kanmayalım biz;
    Günümüzü gün edelim ikimiz.
    Yarın çekip gittik mi şu konaktan
    Yedi bin yıl önce gidenlerleyiz.
  • Dün özledim de seni coştum birden bire;
    Çıktım senin yerin dedikleri göklere.
    Bir ses yükseldi tâ yukarda, yıldızlardan:
    Gafil, dedi; bizde sandığın Tanrı sende!
  • Ha Belh'te ölmüşsün, ha Bağdat'ta, hepsi bir;
    Kadeh doldu mu, acı da olsa içilir.
    Keyfine bak; çok aylar doğmuş batmış sensiz;
    Sensiz daha çok ayların ondördü gelir.
  • Ne yazık, pişmiş ekmek çiğlerin elinde;
    Ne yazık, çeşmeler cimrilerin elinde.
    O canım Türk güzeli kömür gözleriyle,
    Çaylakların, uğruların, eğrilerin elinde.
  • Yaşamak elindeyken bugüne bugün,
    Ne diye bırakır, yarını düşünürsün?
    Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar;
    Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün.
  • Toprak olup gitmişlere sorarsan
    Ha gavur olmuşsun ha müslüman.
    Kimler bu dünyada eğlenmemişse
    Ötekinde yalnız onlar pişman.
  • İnsan çeker çeker de sonra hür olur;
    İnci sedef zindanlarda yuğrulur.
    Paran pulun yoksa bugün, sağlık olsun:
    Bugün boş duran kadeh yarın doludur.
  • Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeğe,
    Altınları gümüşleriyle övünmeğe.
    Tam işleri dilediği düzene girer:
    Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye.

Hiç yorum yok: