7 Temmuz 2008 Pazartesi

Pazartesi Notları #35

  • Evde deneyin. İki adet Petit Beurre’nin arasına Nutella’yı boca edin. Sonraki aşama olarak mideye indirin. Tek bir kötü yanı var o da hastalık yapması.
  • Pudinglerin en güzeli muzlu puding. Test ettim, onayladım. Evet!
  • Knorr’un sanırım… Mahluta çorbası var… Hazır çorbaya karşıyım ama annenizin çorbası gibi vallahi.
  • Hatay’da bir ilköğretim okulunda Hıristiyan bir öğrenci Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersinden sınıfta bırakılmış. Demek ki neymiş? Zorunlu din dersi bile değilmiş, “zorunlu İslâm” dersiymiş.
  • Belgesel yapımı ile uğraşanlara çok özeniyorum. Sen gez, dolaş, gör, öğren üzerine bir de para al. Süper!
  • Head & Shoulders’in “Mentol Ferahlığı” kod adlı şampuanını kullan ey okur. Böyle böyle ferahlıyorsun, hiç çıkmak istemiyorsun banyodan. Arada bir gözüne kaçırıyorsun, sonra da kendini tutamayıp koyveriyorsun çığlığı. Sonra ev ahalisi banyo yerine bin bir türlü şey yaptığını düşünüyor. Ama olsun, güzel bu şampiyon, ay şampuan. Hay Allah!
  • “Gülmek nedir?” sorusuna en uygun cevap; “Eşittir Kemal Sunal” olmalı belki de. Kendimi bildim bileli onunla gülüyorum ben. Bu yüzdendir çocukluğumda durmaksızın “Acaba Kemal Sunal’ın aramızdan ayrıldığı günü görecek miyim?” sorusu ile içimi parçalamam. Korkuyordum, evet. Gülüşlerimin, ağzımı yaya yaya sırıtışlarımın sonunun gelecek olmasından korkuyordum. Bir sabah aldım o haberi, büyümem gerekmeden. Televizyon kanallarının altyazıları kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayanlara bir kişinin daha eklendiğinin haberini veriyordu acı acı. Gün boyunca açık tuttum ekranı. Biliyordum, kısa bir süre içinde çıkacak ve “Şaka yaptım ulan eşşoğlueşekler” diyecekti. Ve ben ilk defa yiyeceğim bir hakarete gülerek karşılık verecektim. Hayal kırıklıkları ile tanışmam o güne tekabül eder belki de.
    Ruhu şad olsun. Sürülen ömür boyunca gülmekten çok güldürmek herkesin kolay kolay erişebileceği bir paye değil. Kemal Sunal bunu yaptı; Sorgulamadan, severek… Türk insanını güldürdü, güldürdü, güldürdü. Sırf bunun için bile cennetteki yerini hazır ettiğini düşünüyorum. 8 seneymiş… Hıh! O hiç bizsiz, biz hiç onsuz olmadık ki. Olamayız da zaten.
  • Yaşamın ilginçliğine de bakın hele. Belki de manasızlığına. Adını siz koyun işte. Hasan Doğan… Şubat ayından beri Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığı görevini sürdürmekteydi. Her zaman futbolun içine siyaset soktuğu gerekçesiyle eleştirdim. Sonra Avrupa Şampiyonası’nda gelen üçüncülük ile her şeyi unuttuk. Geride bıraktığımız cumartesi günü kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Biz onu daha 10 gün öncesine kadar Milli Takım’ın attığı gollerdeki yerinden fırlayışları ile hatırlayacağız. Ölüm adın kalleş olsun!
  • Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ya da yaşatılıyoruz! Cumhuriyeti kuranların izinden gidenler vatan haini ilân ediliyor; biz televizyon ekranlarına küfür etmekle, meydanlarda bağırıp çağırmakla yetiniyoruz. Sokaktaki gençlere soruyorlar durumu, “Ben pek anlamıyorum bu konulardan” diye cevap alıyorlar. Sormaz olaydınız da görmez olaydık. Siz bir şeyleri bilmediğiniz için bu hâlde değil miyiz? İçeriye alınanlardan biri de hocam olur; Erol Mütercimler. Haydi diğerlerini makalelerinden, televizyon programlarından tanıyoruz da ben bu adamın ideolojisini yakından tanıyabilecek kadar ders aldım kendisinden. Yazık vallahi. Hiçbir şey söylemek gelmiyor içimden. Sıra bize gelmesin…
  • Mustafa Balbay cumartesi akşamı salındı. Cuma günü saat 17:45’te başlayan sorgulaması cumartesi gecesi saat 3:30’da sona ermiş. Salındıktan sonraki gecesinde 4 saatlik bir uyku çektikten sonra Art Avrasya’da her pazar Emin Çölaşan ile beraber yaptığı programa katıldı. İnsanları bilgilendirmek için yorgunluğuna bir gün daha kattı.
  • Uzun süre top oynamamış olmak bir halı saha maçında kendinden yaşça küçüklere rezil olmak demekmiş. Ben cuma gecesi bunu gördüm. Yerlerde süründürdü beni adiler. Dizlerimi morarttı alçaklar :)
  • Sabahın köründe kalkıp deniz daha çarşaf gibiyken gidip girmek istiyorum. Ancak bir sorun var; kalkamıyorum!
  • Geçen gün İz TV’de Mario hocaya (Levi) rastladım. “Ulan” dedim, “n’oluyoruz?” 1,5 aydır görmüyorum kendisini, özlemiş olduğumu hissetim, iyi oldu. Kadıköy’ü anlatıyordu. Çok güzel bir yarım saat geçirdim televizyon karşısında. Televizyon denilen şey bazen işe yarayabiliyormuş.
  • Çerezos denen şey Milka ile işbirliği yapmış ve bunun sonucu olarak çikolatalı cips çıkmış. Herhangi bir yerde bulamadım. Bulan olursa kargo yoluyla bana göndermesini rica edeceğim. Çikolatalı cips mi olur lan?
  • Harry Kewell’i aldık, şaka gibi!
  • “Yokum diyoooooor!”

8 yorum:

sinem dedi ki...

-nutella ile yapılabilecek diğer bir çılgın şey: ekmeğin üzerine sürdükten sonra onun da üzerine vişne reçeli sürmek. deneyin, süpersonik bir lezzet. insan yurtta olunca yemediği kalmıyor haliyle.
-denize girmek için uyanmak istiyorsan telefonunu ulaşamayacağın fakat sesinin seni çıldırtacağı bir yere koy. küfrederek de olsa kalkıyorsun, kalkmışken de yatmıyorsun.

Anıl dedi ki...

Denemediğimi mi sanıyorsun, ha, denemediğimi mi sanıyorsun? İşe yaradığını mı sanıyorsun peki? Hayır, yaramıyor. Kalkıyorum, telefonu alıyorum, duvara çarpıyorum (o kadar da değil tabii) veeeee yeniden yatağa dönüyorum. Hem öyle uyku daha bir tatlı oluyor. Lanet olsun, lanet olsun :)

bilog dedi ki...

uyanmanın çok kolay bir yolu var: uyumamak. temmuzdayız zaten, bütün gün uyu, kalk akşam, sabaha kadar uyuma, sabah denize gir, gel eve kahvaltı et, yine yat.

ev müsaitse geleyim canım çekti böyle anlatınca?:)

Anıl dedi ki...

Harbiden lan, ben neden akıl edemedim bunu. Zaten geceleri uyku tutmuyor, ne diye diretiyorum ki? Kıssadan hisse, aklınla bin yaşa.

Gel gel! Ev müsait de sen o yolu çekmeyi göze alabilir misin onu bilemem. Tabii uçak denen bir şey de var. Güzel şeyler bunlar. Evet!

bilog dedi ki...

ooo senin mantık bayaa kaymış. bi denize gir kendine gel:)

Anıl dedi ki...

Vallahi giriyorum aslında. Hemen hemen her gün saat 17:30'dan sonra gidiyorum. Tabii dalgalı oluyor ve ben bu durumdan hiç haz etmiyorum. Olsun denize giren insanları izlemek de güzel oluyor :)

sinem dedi ki...

Akşam denizi hoş olmuyor be, güneşin ve tuvalete gitmeyen insanların etkisiyle ılık oluyor; yanlış mıyım? :) Uyumamak da çok mantıklı, hem gündüz sıcakta uyursun. Ama normal hayata dönmek çok zor oluyor, haberin olsun :)

Anıl dedi ki...

Yoo, onun tadını biliyorum. Okul zamanı uykusuz gecelerim uykulu gecelerimden çok olur :)