25 Mart 2008 Salı

The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring

Allah biliyor ya ne kadar çok heyecanlandığımı hatırlamıyorum haberi ilk kez aldığımda. Lisede olduğumu ve ortaokuldayken o heyecanı çevrilen her sayfada tattığımı hatırlıyorum ama. The Hobbit ile başlamıştı her şey. Çevrilen son sayfa ve arka kapağa atılan uzun ancak bir o kadar hüzünlü bakışın yarattığı etki tarif edilemezdi. İlk defa bir kitaptan böylesine etkilenmiştim. Ancak son kez de olmayacaktı tabii. Liseye yeni mi başlamıştım yoksa ortaokul bitmek üzere miydi bilmiyorum. Ancak bu zaman aralığına tekabül etmişti The Hobbit'in öyküsünün devamı olan Yüzüklerin Efendisi miti ile tanışmam. Ben sıra altında çaktırmadan satırları gözlerimle takip etmeye çalışırken her yeni derste farklı bir öğretmeni yok saymanın hazı bambaşkaydı. Aslında öğretmenleri yoksaymak mı yoksa Frodo Baggins ve yoldaşlarının uzun ve zorlu yolculuğuna tanıklık etmek mi haz vermişti diye sorsam kendime ikinci seçeneği işaretlerim düşünmeden. Biten her kitabın ardından serinin diğer kitabını almak için para biriktirdiğim günler de çok uzak gelmiyor artık. Para denkleştirme işleminin tamamlandığı günler bayramdı adeta. Bir önceki kitapta insanı heyecan çölünün ortasında susuz bırakan macera kaldığı yerden devam edecekti. Üç kitap da tamamlandıktan sonra düşülen boşluk bende dipsiz bir kuyuda yapayalnız kalmış hissi yaratıyordu. Üstelik yardımıma yetişip de ip atacak bir Allah'ın kulu olmuyordu. Olması da mümkün değildi zaten. Yukarıda ışığı görüp de kendini dışarı atamamak zor olsa gerekti. Çareyi kendim üretmeliydim. Ürettim de... Her sene, her ay, her hafta... Canım ne zaman istersen kitapları raftan alıyorum ve bölümleri teker teker gözden geçiriyordum. Her ne kadar bu işlemden sıkılmamış olsam da bana ilk okuduğum zaman hissettiğim duyguyu yeniden yaşatacak bir yol gerekiyordu. Tam da bu noktada Yeni Zelandalı yönetmen Peter Jackson yardımıma yetişti. Gerçek olması ve içinde yer alabilmek için sahip olduğum pek çok şeyden vazgeçebileceğim efsane filme çekiliyordu. Yüzüklerin Efendisi'ni beyaz perdede izleme fırsatım olacaktı. Ortaya çıkacak olan yapıtın kendi hayalgücümün değil de yönetmenin hayalgücünün bir ürünü olacak olmasını da pek takmamıştım ayrıca. Artık yapmam gereken sadece beklemekti. Başka çerem de yoktu zaten. Bekleme sürecini Frodo'yu, Gandalf'ı, Aragorn'u ve diğerlerini kimin oynayabileceğini düşünerek geçirdim... Çok da güzel olmuştu.
Serinin ilk kitabı olan Yüzük Kardeşliği'nin filmi Aralık 2001'de ülkemizde vizyona girecekti. Son 1 aya girildiğinde fragmanları kaç defa izlediğimi, odamın duvarlarına kaç tane poster astığımı bilmiyordum. Hazırladığım bir takvime mahkum misali her gün çizikler atıyordum. Filmin vizyona gireceği cuma gününe tam bir hafta önceden biletimi de almıştım. İşin garibi sınıftaki arkadaşlarım da benim heyecanıma ortak olmuştu ki hâlâ hatırladıkça gülerim buna. O beklenen cuma günü geldiğinde okuldaki hiçbir derse kulak veremediğimi bilirim. Belki çok fazla abartıyordum ama buna da engel olamıyordum.
Gece geç saatlerde salondan ayrıldım. Her ne kadar kitaptaki bazı önemli noktalar pas geçilse de böylesine ayrıntılı bir kitabı aktarabileceği en iyi şekilde aktarmıştı Peter Jackson beyaz perdeye. Ancak yine de Yaşlı Orman'ı, hobbitleri Söğütadam'dan kurtaran Tom Bombadil ve eşi Altınyemiş'i, hatta filmde çocuk gibi gösterilen Frodo Baggins'in aslında 50 yaşında olduğunu da filmde görmek isterdim. Evet, çok şey istiyordum. İleri de ben de yeni versiyonunu çekecek olursam her ayrıntıyı koyacağım filmlere, söz!
Salondan çıktıktan sonra bir sene sonrasını beklemenin ne kadar zor olacağını düşünüyordum. En azından elimde Yüzük Kardeşliği'nin bir DVD'si olsaydı sıkıldıkça izleyebilirdim. Fakat o vakitler DVD'ler şimdiki gibi erken çıkmıyordu. Yüzük Kardeşliği'nin DVD'sine sahip olabilmek için ağustos ayına kadar beklemek zorunda kalmıştım. Şimdi kütüphaneme göz attığımda serinin üç kitabını ve tek ciltlik özel versiyonunu kitaplığın en güzel yerine koymuş olduğumu; arşivime baktığımda ise üç filmin de VCD'lerine, DVD'lerine ve hatta yurt dışından getirttiğim her bir filmi 30 dakika daha uzatan genişletilmiş versiyon DVD'lerinin de olduğunu görüyorum. Bu da gereksiz bir ayrıntı oldu işte.
Serinin benim gibi manyakları ve normal hayranları bilirler ama ben yine de adetimi bozmayarak The Fellowship of the Ring'in gidişatı hakkında kısa bir bilgi vereyim. Efsanenin temelini seven ya da sevmeyen herkes bilir. Yüzüklerin Efendisi son 100 yılın en çok okunan kitabı arasında en başta gelir çünkü. Bilmemek ayıptır :) Sadece bir fantezi romanı değil; insanlığın halini, iktidar mücadelesi ve savaş üzerine bir romandır. Aynı zamanda umutsuz bir yolculuğu, en küçük varlığın bile dünyanın kaderine hükmedebileceğini, fedakârlık ve dostluğun nelerin üstesinden gelebileceğini, hırs ve ihanetin nelere mâl olabileceğini anlatan bir efsanedir... Sauron (kim olduğunu anlatabilmem için Silmarillion'un derinlerine inmem gerek, kusura bakmayın) Güç Yüzükleri'nin yaratıcısıdır. Bunlardan üçü olan Nenya, Narya ve Vilya elf ırkının krallarına; yedisi cüce ırkının hükümdarlarına ve dokuz tanesi ise tamahkâr insan ırkına Sauron tarafından armağan olarak verilmiştir. Ancak Sauron habersizce bir yüzük daha yaratmıştır. Bu yüzüğe tüm nefretini ve enerjisini koymuştur. Bu Tek Yüzük ile diğer bütün yüzüklere hükmedebilecek ve bu sayede Orta Dünya'nın tek sahibi olacaktır. İnsanlar, elfler ve cüceler için yapılabilecek tek şey giderek güçlenen Sauron'un Tek Yüzük'ünü yok etmektir. Ancak bu hiç de kolay değildir. Tek Yüzük sadece yapıldığı yer olan Mordor'daki Orodruin'de yok edilebilmektedir. Mordor ise Sauron'un ikamet ettiği diyardır. Bir başka deyişle girişi olan ama çıkışı olmayan bir diyardır... İnsanlar ve elflerden oluşan ittifak güçleri Mordor'un kapısına dayanırlar. Başlangıçta imkânsız olan zafer çok yakındır. Yüzük Sauron'un parmağından kesilip alınır. Ancak yüzüğü ele geçiren Gondorlu İsildur Yüzük'ün cazibesine kapılır ve Tek Yüzük'ü yok etmekten vazgeçer. Tüm Orta Dünya'nın kaderi o anda yazılır. Yüzük'ün kendi iradesi de vardır ve kendisini ele geçiren herkesi yönetebilmektedir. İsildur'un da sonunu hazırladıktan sonra tam 2500 yıl boyunca sırra kadem basar. Bu noktada The Hobbit önplana çıkar. The Hobbit'te Bilbo Baggins isimli bir hobbit Yalnız Dağ'a yaptığı bir yolculuk sırasında Tek Yüzük'ü bulur. Yüzük Kardeşliği'nde ise Bilbo'nun yeğeni Frodo ve arkadaşlarının Tek Yüzük'ü yok etmek amacıyla çıktıkları yolculuğun ilk bölümüne tanıklık ederiz. Savaşlardan ve her türlü sorundan ırak yaşayan hobbitlerin diyarı Shire'da başlayan yolculuk önce elf kralı Elrond'un Ayrıkvadisi'ne, oradan cüce hükümdarların mekanı Moria'ya ve sonrasında da Anduin nehrinin kıyılarına dek uzanır. Burada kardeşlik dağılır ve ikinci film olan The Two Towers beklenir.
Filmlerin yönetmen koltuğunda oturan isim Yeni Zelandalı yönetmen Peter Jackson. Peter Jackson yönetmenlik kariyerine 15 yaşında başlayan, yaptığı birçok gerilim filmiyle bir bakıma başarıyı yakalayan ancak hak ettiği şöhreti 2001 yılından itibaren vizyona giren Yüzüklerin Efendisi üçlemesi ile yakalayan bir yönetmen. Kendisi çocukluğunda Yüzüklerin Efendisi için "Şu hikâyeyi biri çekse de izlesem" diye düşünürmüş bu görevin kendisine kısmet olduğunu bilmeyerek. Böylesine ayrıntılı ve yorucu bir işin üstesinden kalkabileceği en iyi şekilde kalkmış, serinin almadık Oscar bırakmayan son filmi The Return of the King ile de en iyi yönetmen Oscar'ını kucaklamıştır.
Jackson için filmleri çekmekten daha zor olanının oyuncu seçimleri olduğunu düşünüyorum. Çünkü kitaptaki her karakter son derece ayrıntıya sahip karakterlerdi ve seçilecek oyuncuların üzerinde bu karakterlerin tam oturması gerekiyordu. Ben bu anlamda da başarılı buldum Jackson'u. Filmin oyuncu kadrosunda gerçekten kayda değer isimler bulunuyor. Bunların en başında gelen isim Christopher Lee. 86 yaşındaki oyuncu seride Saruman karakterine muhteşem bir şekilde hayat vermişti. Diğer önemli isimlerden Ian Holm Bilbo Baggins'i, Ian McKellen de Gandalf'ı canlandırdı. Filmdeki yıldızlar geçidi bu isimlerle sınırlı kalmadı tabii. Oscar adayı oyuncu Viggo Mortensen hikâyenin ana karakterlerinden Aragorn rolüne bürünürken, Oscarlı oyuncu Cate Blanchett ise elf kraliçesi Galadriel'e hayat verdi. The Matrix serisinin Agent Smith'i Hugo Weaving elf kralı Elrond'u, ünlü oyuncu Sean Bean kardeşliğin üyelerinden Gondorlu Boromir'i, emektar aktör John Rhys-Davies cüce Gimli'yi, Karayip Korsanları'nın Will Turner'ı Orlando Bloom Legolas'ı, fedakâr ve azimli hobbit Samwise Gamgee'yi Sean Astin, yüzük taşıyıcısı Frodo Baggins'i Elijah Wood, elf prensesi Arwen'i Liv Tyler, Meriadoc Brandybuck'u Lost'un Charlie'si Dominic Monaghan, bir diğer kardeşlik üyesi olan Peregrin Took'u da Billy Boyd canlandırdı.
The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring hakkında bir şeyler karalamaya çalıştım. Bir film yazısından öte biraz anı da kokmadı değil bu yazı. Gereğinden fazla uzattığımın da farkındayım. Benim yazacaklarım burada son buluyor. Bundan sonra okuyacaklarınız film ile ilgili ilginç ayrıntılardan oluşmakta. Yani alınteri değil kopyala-yapıştır...

  • Aragorn rolü için önce Stuart Townsend seçilmiş fakat 4 günlük çekimden sonra Peter Jackson rol için daha yaşlı bir aktör gerektiğini farkedip Stuart Towsend ile Viggo Mortensen'i değiştirmiş.
  • Elf lordu Elrond'u David Bowie'nin oynayacağı söylense de rolü Hugo Weaving kapmış.
  • Daniel Day-Lewis, Aragorn rolünü oynamayı reddetmiş.
  • Filmin başında Galadriel'in Yüzük'ün hikayesini anlatması sırasında John Howe ve Alan Lee'yi 9 insan kralından ikisini canlandırırken görebilirsiniz.
  • Filmin giriş sahnesinin anlatımı için önce Elijah Wood ve Ian McKellen düşünülmüş ama sonuçta sahne Cate Blanchett'e kalmış.
  • Bilbo Baggins'in doğumgünü pastasında 111 tane mum varmış ve normal olarak polyesterden yapılan pastayı tutuşturuvermiş.
  • The Lord of the Rings serisinin çekimi Yeni Zelanda ekonomisine 200 milyon dolar ek para getirmiş.
  • Filmin Special Edition DVD'sinin jeneriğine isimlerini koydurmak isteyen hayranlar kişi başı 39.95 $ ödemişler.
  • Hobbiton'un yapımına filmin çekimleri başlamadan 1 sene evvel başlanmış. Gerçekten yaşanır ve doğal bir yer olduğunu göstermek için gerçek sebzeler ve çimler ekilmiş. Hatta çimlerin ne kadar uzun olacağına karar vermek için koyunlara yedirmişler önce.
  • Moria madenlerinin kapısı, yol işaretlerinin yapıldığı maddelerden yapılmış.
  • Moria madenlerindeki orkların çığlık sesleri için, possumların kaydedilmiş sesleri kullanılmış.
  • Mağara trolünün sesi için mors, kaplan ve at sesi karışımından oluşan bir ses kullanılmış.
  • Çekimlerinin dışında kalan zamanlarda sörf yapan Viggo Mortensen bir gün yaralanıp yüzünün tek tarafı mosmor olunca, makyajla kapatamamışlar ve Peter Jackson o gün çekilecek sahne için yüzünün tek bir tarafının çekilmesine karar vermiş. Bu sahne de Moria madenlerine girdikleri sahne oluyor.
  • Orlando Bloom aslında Faramir rolü için seçmelere katılmış ama Legolas rolü için geri çağrılmış.
  • Filmin fragmanı internette yayınlandığı ilk 24 saatte 1.6 milyon kere bilgisayarlara indirilmiş.
  • Filmin orjinal uzunluğu 4 buçuk saatmiş.
  • Bir dövüş sahnesinde Viggo Mortensen'in dişi çıkmış ve ögle yemeği arasında gidip tedavi olmuş.
  • Oyuncu ekibi ve film ekibi için her sabah kahvaltıda 1,460 yumurta pişiriliyormuş.
  • Viggo Mortensen bütün sahnelerini dublörsüz çekmiş ve bütün dövüş sahnelerinde gerçek çelik bir kılıç kullanmış.
  • Orlando Bloom da neredeyse hiç dublör kullanmamış ve bir kaburgasını kırmış.
  • Sam'ın Frodo'nun arkasından nehire koştuğu sahnede Sean Astin bir cam parçasına basmış ve ayağında protez hobbit ayağı olmasına rağmen o kadar çok kanamış ki mecburen hastaneye kaldırmışlar.
  • Christopher Lee, The Lord of the Rings serisini senede bir kere okurmuş ve Tolkien ile tanışan tek oyuncuymuş.
  • Film için ilk seçilen oyuncu Tolkien ile tanışmış olmasından ve kitabı birçok kere okumasından dolayı Christopher Lee'ymiş.
  • Gimli'yi canlandıran John Rhys-Davies, filmdeki en uzun boylu oyuncuymuş (Tam 186 cm)
  • Yüzük Kardeşliği'nde bulunan karakterleri canlandıran oyuncular bunun anısına elf dilinde 9 sayısını dövme olarak yaptırmışlar. Peter Jackson da elf dilinde 10 sayısını yaptırmış.
  • Oyuncu ekibi bazı sahne çekim mekanlarına helikopterle götürülüyorlarmış. Sean Bean uçma korkusu yüzünden karlı dağları geçtikleri sahnenin çekimleri için, her gün giyinmiş bir şekilde 2 saatini dağın eteklerinden setin kurulu olduğu tepeye kadar tırmanmakla geçiriyomuş.
  • Viggo Mortensen kendini rolüne öyle kaptırmış ki bir sohbet sırasında Peter Jackson'ın kendisine Aragorn diye hitap ettiğini yarım saat boyunca fark etmemiş.
  • New Line Cinema'dan önce film Miramax'a verilmiş ama Miramax ikişer saat uzunluğunda sadece 2 film yapmayı isteyince film New Line'a verilmiş.
  • Dominic Monaghan ve Jake Gyllenhaal, Frodo Baggins rolü için seçmelere katılmışlar.
  • Peter Jackson, Galadriel olarak Lucy Lawless'ı ve Arwen olarak da Uma Thurman'ı oynatmak istemiş ama o sırada 2 aktrist de hamile olduğundan dolayı roller Cate Blanchett ve Liv Tyler'a gitmiş.
  • Gandalf'ın, Isengard'da mahsur kadığı sırada yardımına gelen güve kelebeği, sahnenin çekildiği gün doğmuş ve sahnenin çekiminden kısa bir süre sonra da ölmüş.
  • Gandalf'ın Balrog'la karşı karşıya kaldığı sahnede aslında Ian McKellen bir pinpon topuna karşı rol yapıyormuş.
  • Peter Jackson, Çıkın Çıkmazı film setini saklıyormuş (The Hobbit için olsa gerek).

1 yorum:

Adsız dedi ki...

çok güzel kardeş eline saglık