Anne... Hiç de göreceli olmayan, dünyanın neresinde hayata merhaba demiş olursa olsun her birey için aynı anlamı ifade eden bir kavram. Kız çocukları için geçerliliğini sürdüren bir monarşi belki de... Erkek çocuk için bağlılığın simgesi. Annenin kendisi de evlatlarını korumak amacıyla gerilen bir kanat. Anne... Dünyaya getirdiği hayatının anlamlarını sevgiyle besleyen, onların serpilmesini gururla izleyen... Gün gelip de onların kendinden önce göçüp gitmesine yüreği dayanmayacak olan... Öyle bir durumda defin yeri olarak toprak altını değil gözyaşlarını akıttığı yüreğini seçen insanüstü varlık... Asla kabullenemez, kabullenmez. Bir anne için kaybetmek yoktur.
2003 yılında çekilen ve büyük beğeni toplayan, bunu da Cannes Film Festivali'nden 2 ödülle dönerek kanıtlayan Otar Gittiğinden Beri anne ve evlat olmayı bir buçuk saat içinde en güzel şekilde özetleyen sıcacık bir film. Öyle bir insan düşünün ki bir ayağı çukurda olmasına karşın kendinden kilometrelerce uzakta olan evladını son bir kez görme arzusuyla yaşam uçurumunun yamacında yakaladığı dala sımsıkı sarılmış olsun. Öyle bir evlat düşünün ki annesinin yüreğine kor düşürmemek için aylarca aynı yalanı söylemeyi sürdürebilsin. Öyle bir torun düşünün ki ne şiş yansın ne kebap ikilemi içinde elinden geleni yapamamanın çaresizliği içinde çırpınsın. Ve öyle bir film düşünün ki belki de çok aşina olduğumuz yaşanmışlıkları sanki ilk defa görüyormuşuz hissiyatı ile bizi içine çeksin, içimizden bir yerleri koparırken bir yerleri birbirine bağlasın.
Otar Gittiğinden Beri 3 kadının üzerinde dönen bir hikâyeye sahip. Eka hayatının sonbaharında kendinden çok uzaklarda olan oğlu Otar'dan gelen haberlerle yaşamakta, günün birinde onu son bir kez görebilme arzusunun ateşi içinde yanmakta olan bir annedir. Kızı Marina ve torunu Ada ile birlikte Gürcistan'ın başkenti Tiflis'te yaşamlarını yoksulluk içinde sürdürmektedirler. Bir de Otar vardır tabii ki. Eka'nın çok sevdiği oğlu Otar, Gürcistan'da tıp fakültesinden mezun olmuş akabinde kaçak olarak çalışmak üzere Paris'e kaçmıştır. Gürcistan'da tıp fakültesinden mezun olmak Paris'te bir işine yaramayınca kendisine şantiyede bir iş bulmuştur. Eka hemen hemen her gün oğluna mektup yazdığı gibi, her telefon çalışında yüreğini umutla doldurmuştur. Oğlundan gelen mektupları okuduğunda ve telefonda sesini duymayı başardığında sevincinden uyuyamamaktadır. Ancak bir gece Marina çalan telefona sarıldığında beklemediği bir haber ile sarsılır. Otar bir iş kazasında feci şekilde can vermiştir. Üzüntü ve çaresizliğin pençesinde acı çekmekte olan Ada ve Marina acılarını kalplerine gömerler ve oğlunun hasreti sayesinde ayakta durmayı başaran Eka'ya gerçeği söylememek üzere birbirlerine söz verirler. Artık Eka oğlundan telefon alamayacak olsa da sık sık edindiği yalan mektuplarla avunmak zorunda kalacaktır.
Son derece başarılı bu filmin yönetmen koltuğunda Julie Bertucelli'yi görüyoruz. Otar Gittiğinden Beri aynı zamanda yönetmenin ilk ve son uzun metraj çalışması olarak göza çarpıyor. Bu açıdan baktığımızda yönetmenin gerçekten takdire şayan bir iş çıkardığının altını çizmemiz gerekiyor.
Filmde rol alan başrol oyuncularının hepsi de göze çarpan bir oyunculuk sergilemişler. Özellikle bugün 95 yaşında olan ve filmde Eka'yı canlandırmakta olan Esther Gorintin'i izlemek büyük zevk. Ayrıca filmi izlerken bu tatlı kadının yanaklarını sıkmak istemeyecek birini düşünmüyorum. Filmdeki bir diğer ön plana çıkan oyuncu ise Dinara Drukarova. Drukarova 13 yaşındayken rol aldığı kariyerinin ikinci filmi olan Don't Move, Die and Rise Again ile dikkatleri çekmeyi başarmıştı. Çünkü bu film Cannes Film Festivali'nde ödüle layık görülmüştü. 1996 yılına kadar birçok Rus filminde boy gösteren oyuncu Avrupa sinemasına ilk adımını The Son of Gascogne ile attı.
Otar Gittiğinden Beri kısaca böyle bir film. Filmin başından itibaren izleyiciyi kendine çekmeyi başaran film harika bir finalle son noktayı koyuyor. Özellike final sahnesinde kardeşinin ölüm haberini annesinden saklayan Marina'nın an gelip annesiyle aynı konuma düşmesi son derece iyi kotarılmış. Bunun yanı sıra Eka'nın gerçeklerle yüzleştiği sahnenin ardından kızına ve torununa yaptığı açıklama izleyenin yüzünde acı bir tebessüm yaratacak cinsten. Otar Gittiğinden Beri kolay bulunabilecek bir film değil. Ancak kesinlikle aramaya değecek bir film.
Avrupa’nın geleceği belirsizleşiyor
-
Avrupa Birliği entegrasyonu sürecini taşıyan *“Fransa-Almanya motoru”*,
fena halde tekliyor. Bu iki ülke büyük ekonomik siyasi zorluklarla, aslında
...
3 gün önce
1 yorum:
Selam,konu ile alakası yok ama kabul ederseniz eğer mimlendiniz,haber vermek istedim :)
Yorum Gönder