8 Şubat 2008 Cuma

Schindler's List

Savaş filmleri hakkında daha önce de birkaç yazım oldu. Belli bir savaşı anlatan filmler hakkında kötü düşünmem. İzlerim. Tarih sayfalarında gözümden kaçmış birkaç detaya beyaz perdede rastlayabilme ihtimalini severim. Buradan varmanız gereken kanıyı söyleyeyim size. Herhangi bir savaşı konu alan filmlerde söz konusu savaşı bütünüyle, yani baştan sona, ele alan yapımlardan pek haz etmem. Çünkü okuduğumuz tarih kitaplarından o savaş hakkında yeteri kadar bilgimiz vardır. Elbette ki söz konusu savaşın sinemaya uyarlanmış versiyonuna tanıklık etmek o tarihin okurken pek fazla içimize işleyememiş, daha açık olmak gerekirse üstünkörü bir şekilde okuduğumuz için içimizin derinliklerinde saklı kalmış, noktalarını gün yüzüne çıkarmak, dolayısıyla olayı daha rahat kavrayabilmemiz açısından mühimdir. Çünkü her zaman görselliğin bir duyguyu aktarmada çok daha büyük bir rol oynadığını düşünmekteyim. Hele gözün görüp geçirmediği olaylar için, yani tarih için. Kendimle çelişmiş gibi olmamak için biraz daha açıklamam gerekecek sanırım. Benim için belli bir savaşı baştan sonra anlatan tek bir film yeterlidir. Tekrar tekrar yönetmenlik vasıflarını önplana çıkarmak maksadıyla beyaz perdeyi aynı amaç için işgal etmeye lüzum görmüyorum. O yüzden yeni savaş filmi çekilecekse eğer bir bütün halinde değil de, daha çok detaylara, belli kesitlere odaklanılmış yapımlar beklerim ben. Zamanında yaşanmışlıkları ancak bütün yüzünden saklı kalmış olanları izlemek ister benim gözüm. Bu anlamda Schindler's List'i verilebilecek örnekler arasından en iyisi olarak göstermem yanlış olmaz sanırım.
Dünyada holokost olarak bilinen, bizim ise Yahudi Soykırımı ismini verdiğimiz bir insanlık ayıbını işler bu film. İkinci Dünya Savaşı'nın en çirkin yüzünü dönemin ünlü Alman işadamlarından Oskar Schindler'in hayatından bir kesitle aktarır izleyiciye. Bir taraf insanları hunharca katlederken yine aslında aynı taraf içinde yer alan Oskar Schindler'in hayatlar kurtarmak için verdiği mücadelenin sinemaya aktarılmış gerçek öyküsüdür bu film. Schindler zengin bir fabrikatördür. Fabrikasında ordu için emaye kap kacak üretmektedir. Kendisi bunu yaparken birilerine de yardım eli uzatabileceğini düşünür. Fabrikasında çalıştırmak üzere çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan 1100 Yahudi'yi işçi olarak yanına almaya çabalar. Başka bir deyişle 10 dakika sonra hayatta olup olmayacağının muhasebesini yapan 1100 Yahudi'nin hayatını kurtarmaya çalışmaktadır.
İlk defa ilkokula giderken Cine5'te izleme fırsatı bulmuştum. O vakitler film uzun oluşunun da etkisiyle uykumu getirmişti. Zaten izlediğim kadarıyla da pek bir şey anlamamıştım. Çok sonradan anladım 3 Oscarlı usta yönetmen Steven Spielberg'in 1993 yılında ne kadar kaliteli bir iş çıkarmış olduğunu.
Filmin yönetmeni kadar oyuncu kadrosu da son derece parlak. Oskar Schindler karakterini canlandıran oyuncu Liam Neeson. Kendisi verilmesi gereken duyguyu öylesine iyi yansıtmış ki özellikle son sahneyi izlerken nemli gözlerle ayağa kalkıp alkış tutsanız yeridir. Schindler'in yanına muhasebeci olarak aldığı ve kendisinin 1100 kişilik listesinin hazırlanmasına yardımcı olan bir başka Yahudi Itzhak Stern rolünde ise Oscarlı oyuncu Ben Kingsley'i görüyoruz. Kingsey'in yeri benim nazarımda her zaman farklıdır. Kendisi çok beğendiğim bir oyuncu olmakla birlikle bu filmdeki rolüyle de sınıf atlamıştır. "Nazi Kasabı" lakaplı acımasız SS subayı Amon Goeth'i ise Ralph Fiennes oynamış.
İkinci Dünya Savaşı'ndan bir detayı son derece ustalıkla işlemiş üç renkli bir filmdir Schindler'in Listesi; siyah, beyaz ve kırmızı. Film vizyona girdiği dönemden itibaren birçok eleştiriye de maruz kaldı. Pek çok kesim Spielberg'i Yahudi propagandası yapmakla suçladı. Günümüzde İsrail'in Filistin halkına yaptıklarını örnek gösterip kimsenin sanıldığı kadar masum olmadığını kanıtlamaya çalışanlar oldu. Bunları dile getirenlerin haklılık payından bahsetmeyeceğim. Ancak olaya bu şekilde yaklaşılmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü filmi izlerken kesinlikle herhangi bir ideolojiyi, Yahudilerin masumiyetini ya da Nazilerin sadistliğini irdelemek yerine insan denen varlığın şartlar yerine getirildiğinde ne gibi hallere düşebileceğini düşünmek gerekiyor. Bir insanın etnik kökeni ya da mensubu olduğu din yüzünden bu denli acımasızca katledilmesini haklı çıkarabilecek hiçbir mantıklı açıklama yoktur, olamaz da. Kırmızı renkteki elbisesiyle filmin tek rengini oluşturan küçük bir kız çocuğunun kaderinin üzerine giydiği elbisenin rengi olması hangi düşünceyi haklı kılabilir ki?
Filmi izleyenler bilir... Schindler'in Listesi sinema tarihinin en vurucu sonlarından birine sahiptir. Schindler 1100 Yahudi'nin hayatını kurtarabilmiştir. Ancak bunu kendine yeterli görmez. Göğsündeki altın iğneyi satıp iki insanın daha hayatını kurtabilecekken bunu yapmadığına pişman olur. Eğer iki insanın değerini altın bir iğneye eşdeğer görüyorsanız daha fazla söyleyecek sözüm yok. Öyleyse İsrail-Filistin örneğinizle destekleyebilirsiniz tezinizi. Zira sizin için milyonlarca insanın öldürülmesinin bir anlamı yoktur. Çünkü insan hayatı altın bir iğne kadar değerli değildir.

Hiç yorum yok: