22 Aralık 2008 Pazartesi

Pazartesi Notları #57

  • Kendimi yeniden bu bloga adayacak bir şeylere ihtiyacım var sanırım. Evet, böyle bir sorunum var.
  • Blog dedim de artık bunları okumak yazmaktan daha hoş geliyor bana. Şimdiye kadar bunu layıkıyla yerine getirememiştim. Artık hak ettiğini düşündüğüm bloglara hakkını vermenin zamanının geldiğini düşünüyorum.
  • Sizleri bilemem ama ben Yunanistan'daki son ayaklanma dolayısıyla Yunan halkını çok takdir ettim. Olayların patlak vermesine sebep olan şey 16 yaşındaki bir gencin polis kurşunuyla can vermesiydi. Adamlar bu olaya bizler gibi sessiz kalmak yerine ülkeyi polise dar ettiler. Türkiye'de her gün bir yerlerden "polislerin cesaretini" ortaya koyan haberler alıyoruz, üzülüyoruz ama hiçbirimiz bir şey yapmıyoruz!
  • 30 Ekim 1938'e götürüyorum sizleri. Amerika'dan bir eyalet ama hangisi olduğunu bilmiyorum. O vakitler tek bir radyo kanalı yayın yapmakta. Radyolarda da her akşam sesli tiyatrolar sergilenmekte. 30 Ekim akşamı sergilenecek tiyatro Orson Welles'in ünlü eseri War of the Worlds... Oyunun bir yerinde, oyun gereği, flaş haber veriliyor ve ülkeyi Marslılar'ın bastığı belirtiliyor. Radyolarını o an açan binlerce insan bu durumu gerçek sanıp kendilerini ovaya bayıra atıyorlar. Ya yaaa, inanmazsın ama bu gerçek... Olmuş bu!
  • Kar olsak da yağsak... Bunun yağacağı yok!
  • 21-22-23 Aralık'ta ODTÜ'de Türkiye İnternet Konferansı gerçekleştirilecekmiş. Gitme fırsatı bulan olursa bizimle de bir paylaşıversin. Merak ediyorum internetteki son durumu, kapatılmanın eşiğindeki internet sitelerini...
  • SOAD'ın Eurovision 2009'da Ermenistan'ı temsil edeceği doğru mu?
  • Tam da bu mevsimde, yağmur pencereleri döverken... Sahlep için, üzerinden tarçınını eksik etmeyin.
  • Tavla oynamayı hâlâ bilmiyorum ve bundan ötürü nedense çok mutluyum.
  • Gece yatağınıza yattığınızdan adınız gibi eminseniz ve fakat sabah gözlerinizi salondaki kanepede açıyorsanız bunun açıklaması ne ola ki?
  • "Usulca gelmeli gerçek aşk derin bi' fısıltı gibi, eğer ki bu yitik zamanda cennetler çiçeklenir, sendendir. . ."
  • Stjepan Tomas'ı bu denli çok sevdiğimi düne kadar bilmiyordum. Evet!
  • Konuyu biliyorum... Hissettiklerimi biliyorum... Yapmam gerekeni de biliyorum, peki ama neden yapamıyorum? Kelimelerin yan yana gelip ağızdan çıkması bazen neden bu denli zor oluyor?
  • Paralel hangisiydi meridyen hangisiydi ya?
  • Harekete geçebilmek için zamanım daralıyor. Sadece 2 haftaya sahibim...
  • Hey taksiiiii, bütün işlerim gitti aksi... Bari sen dur be taksi!

7 yorum:

gokciii dedi ki...

Konuyu bilmek,yapman gerekenleri bilmek yetmiyor, keşke yetse. Teorik olarak her şey açık ama iş pratiğe gelince sistem hata veriyor ne yazık ki :(

Anıl dedi ki...

Tam da öyle oluyor sevgili arcoiris :)

Seni yeniden burada görmek güzel :)

bilog dedi ki...

2 hafta sonra ne olacak?

Anıl dedi ki...

Ben böyle devam edersem hiçbir şey olmayacak :)

bilog dedi ki...

3 hafta sonra niye olmuyo? Ne lan bu :D

sinem dedi ki...

*yunanistan'ı tabi ki takdir ediyoruz! en azından ben ediyorum! etmeyeni de kınıyorum!
*ben de tavla bilmiyorum. yani kuralları filan biliyorum da, bilenle oynadığım zaman şöyle bi diyalog oluyor:
-yuh ne yaptın ya böyle oynanmaz ki?!
-neden yasak mı? uyuyor kurallara!
-tamam uyuyor da şunun üstünü açtın ben şimdi bunu alırım bla bla
-üff iyi be al sen oyna.. :)
*ben tomas'ı 14 mayıs 2006'da don atletle ağlarken gördüğümde gerçekten "içimden" sevmiştim. o akşamı başka bir post yapmayı planlıyorum zaten. ama pazar akşamı orada görmek, çok ince ve güzel bir detaydı. dikkat edelim, fener maçını izlemiyor, cimbom maçını izliyor!
*paralel soldan sağa çizili, alt alta dizili, adı üstünde paralel. bütün paraleller arası mesafe eşit. meridyan yukarıdan aşağıya çizili, yan yana dizili. kutuplara yaklaştıkça arasındaki mesafe daralır.
*güzel bir pazartesi notları, teşekkür edelim badi'mize :)

comicoserio dedi ki...

ulan sans ne desem bilmiom ancak buralarda paralel meridyenleri dusun sen :D ayrıca cok zor değildir esasında sadece gozlerini kapa ve onlar dokulur dudaklarından emin ol :D