15 Aralık 2008 Pazartesi

Pazartesi Notları #56

  • Girişlerden nefret ederim. Bir türlü beceremiyorum. Konulara dalalım hemen!
  • Tüm gariplikler bizde olmuyormuş mesela. Hani şu “Ancak Türkiye’de olur” dedirtenlerden bahsediyorum... Kameralarımızı İngiltere’ye çevirince görüyoruz ki abimizin biri atın tekine tecavüzde bulunmuş. Üstelik bunu aynı ata ikinci kez tekrarladığı için 3 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Artık kendimizi biraz daha rahat hissedebiliriz sanıyorum...
  • Medeniyetin kalan son dişini de kırmışız. Van’da kurulan bir kadın derneği bir yıldır faaliyetlerini yürütebilmek için bir ofis kiralayamamış. Bunun nedeni ilde kadınlara kiralık daire verilmemesiymiş. Yine de şahlanıyor atlar!
  • Asitli içeceklerin içine inadına buz katanlara sinir oluyorum ben mesela. O buzlar eriyor, sonra içeceğin tadı allak bullak oluyor... İnsanın midesi bulanıyor tabii!
  • “Sevgilim sevgilim nasılsın, soğuk iç sesin kısılsın, köpüklü banyo yaparken, birden sular kesilsin”
  • İz TV’nin Özel Gösterim’lerine dikkat edin! Arada bir ısrarla yayınlanan “Fantastiğin Sineması”na gördüğünüz yerde dikkat kesilin.
  • Simit ne muhteşem bir insan icadıdır. Her şeyin modası geçse simidin modası geçmiyor. Kiminin yolda sabah kahvaltısı, kiminin vapur sefası... Çok çocuklu annelerin sokak ortasında karnı acıkan çocuklarının ağızlarını kapatmalarına yarayan bir araç bazen de... Martıları da unutmamak gerek tabii. Hamburger, döner kültürüne karşı dimdik ayakta durmayı da başarmakta kendisi. Sırf bu yüzden ayrı bir takdiri de hak etmiyor mu? Haydi simit yiyelim! Kampanya sloganı gibi oldu sanki.
  • İstanbul'a her yağmur yağışında radyolardan eksik olmuyor MFÖ'nün "Bu Sabah Yağmur Var İstanbul'da"sı... Sanki radyolar zorunda hissediyorlar kendilerini. Merak ediyorum, var mıdır öyle "Şunu görünce şu şarkı hemen dilime dolanır" dedirteniniz?
  • "If I could make you mine, I'll go wherever you will go" --> Çok güzel, çok!

1 yorum:

sinem dedi ki...

bende belli mekanlara belli şarkılar oturuyor, ama öyle şu cafede şöyle hatıram var gibi değil. şarkıyı içimde hissederek, taparak dinlediğim an geçtiğim yerin marşı o şarkı oluyor artık. bir durak, bir kavşak, bir otobüs koltuğu, bir manzara, filan..