1 Eylül 2008 Pazartesi

Pazartesi Notları #43

  • Ramazan davulcularına çok sinir oluyorum ben. Yahu devir teknoloji devri, ne oluyor bu davul işi. Maksat geçmişi yaşatmak mı? Peki soruyorlar mı adama “Geçmişi yaşamak istiyor musunuz?” diye. Yok tabii ki soran. Benim çalar saatim, istediğim saniyede beni uyandırabilme gibi bir özelliği olan cep telefonum, hatta ve hatta guguklu saatim bile var. Yani anlayacağınız sevgili davulcu ağabeylerim – ki davulcu ablalar yoktur – ben uyanmak istesem her hâlükarda uyanırım. Size ne oluyor be? Tokmakları geçirmeyeyim elime! Aaaaa!
  • Bu Jennifer Love Hewitt denen hatun kişisi benim çok canımı sıkmakta. Hem de çok. Bir elime geçse… Ah bir geçse…
  • Efendim Ekşi Sözlük’te hemen hemen her gece bir sözlük yazarı ile kavga ediyorum. Çok zevkli oluyormuş, tavsiye ederim.
  • Bu satıra yazmam gereken şeyi unuttum maalesef.
  • Son bir haftada İddaa’ya kaptırdığım paranın haddi hesabı yok. Tek maçtan kuponun yatması gibisi de yok. Kupon nasıl yatar?
  • Şu 24’ün yedinci sezonu başlasa artık.
  • Ha, bir de Dexter var tabii. Onun da yolunu gözlüyoruz.
  • Çarşamba gecesinden beri durmadan soda içiyorum. Fakat Bükreş’teki faciayı sindirebilmek ne mümkün! Of ulan of! Yapılır mıydı bu be? Mayıs ayından beri bu an için yaşıyordum ben.
  • Memlekette seyredilebilecek kaç tane televizyon kanalı var? Bunları izlenilebilir kılan etkenler nelerdir? Bundan bir tez konusu çıkar mı?
  • Sevimli Hayalet Casper’den bile korkan karakterler olurdu ya çizgi filmde, işte ben onların aklına şaşayım.
  • Şimdi bir yarışma programı var televizyonda. Programın adı “Benim Annem Dans Edemez”… Yarışmacı gençler anneleri ile dans ediyorlar yarışma formatı gereğince. Fakat gariptir, yarışmacı gençlerin alayı anneleri yerine babaları ile katılmış yarışmaya. Yarışmanın kendi ismiyle çelişmesi ancak bu kadar olur.
  • Küçük İbo gibi bir faciaya şahit olmuştu insanımız yakın bir geçmişte. O insanın varlığı, televizyona kafa göz dalma isteği uyandırırdı bende. Bir de şarkısı vardı bu armudun. Sözleri de aşağı yukarı şöyleydi; “Helvanı yerim inşallah senin, cehennem olur inşallah yerin”… Allah Belanı Versin’i biliyoruz da, bu nedir lan? Böyle şarkı mı olur? Bedduaya beste yapmış herif. Allah senin belanı versin. Bak yine sinir oldum. Olur böyle. Takmamak lâzım aslında.
  • Şimdi oluyor böyle şeyler de… Sokakta diz üstü etekli bir hatun, ancak türbanlı oluyor kendisi. Türbanın tamamen kapanma olduğundan bihaber olsa gerek. Yahu bu ne perhiz ve yine bu ne lahana turşusudur? Ve daha da bitmedi… Bana bakıp göz kırpmak da ne demek oluyor? Şeytan diyor ki git babasına şikâyet et.
  • Emre Aydın yeni albüm yapsa, Belki Bir Gün Özlersin’i aşsa, beni yine hüzne boğsa, kutu kutu pense… Evet, bunları yapsa…
  • Liverpool forması almak istiyorum. Bak, Barcelona formam bile yok. Hep niyetleniyorum, sonra o parayı Barcelona formasına vermektense Galatasaray formasına veriyordum. Bu kez Liverpool formasına sardım. Ne zaman edinirim, bilinmez.
  • “Şimdi artık seni koklar yalnızlığım, seni arar, seni sorar sevda çiçeği”… Büyük adamdı Fikret Kızılok. Ben değerini geç bilenlerdenim, bunun burukluğunu yaşasam da geç de olsa hak ettiği değeri verenlerden olduğuma inanmak ise en büyük tesellim. Çok erken aramızdan ayrılanlardan o. Fakat biliyorum… O şimdi bulunduğu yerde yepyeni besteler yapıyor. Ben belki dinleyemiyorum, ancak elbet onları dinleyebileceğim zaman da gelecek. “Zaman zaman, zaman zaman, hmm o zaman”
  • Bana bir origami öğretenin 40 yıl kölesi olurum. Çok ciddiyim.
  • Antalya’da atlı polisler görmeye başladım. Neler oluyor lan?
  • Keçiören’de alkollü içki sattığı için zabıtalarca çivili sopalar yardımıyla dövülen tekel bayii sahibini duyduk sanırım. Bakanların başı olayla ilgili olarak Keçiören Belediye Başkanı’nı ziyarete gitmiş. Teşekkür amaçlı olduğundan şüphe ediyorum aslında.
  • Üsküdar’da açılacak olan bir restorana “halka açık” ibaresi konmuş. İçki içmek isteyen halktan sayılmayacak demek ki.
  • Bazen, ama bazen, rüya görürken, işte o an, aslında bir rüyanın içinde olduğumuzun farkına varıyoruz ya, işte o anın tadı bambaşka oluyor.
  • Garip ama ben uykudaki düşme hissinden de çok haz alıyorum. Ama daha önce söyledim size, ben cins bir adamım. Çok cins hem de.
  • Bir kampanya başlatsak, Sadettin Teksoy yeniden görevinin başına dönse.
  • Okul/iş zamanı, sabah erken kalkmak zorunda kalıyoruz ya, hah işte, o anlarda daha suyu yüzümüze bile çarpmamışken “Bu gece saat 21:00 olduğu an yataktayım anasını satayım” diyoruz ya, ve bu hep yalan oluyor ya, ben çok siniri oluyorum mesela buna. İrademize de bize de…
  • Bu Ayşe Özyılmazel kişisi sokakta falan karşıma çıkmasın. Çıkmasın işte…
  • Çocukluk arkadaşlarımla, bir çete misali, evlerin bahçelerine girip meyveleri aşırdığımız ve sonrasında kovalandığımız günler bir hayli geride kaldı şimdi. Dönüşü olmayan o günleri çok özlüyorum.
  • Kadir İnanır ve Fatih Ürek de Ergenekon’a dahil olmak ile suçlanmışlar. Hatta öyle ki Fatih Ürek işkenceci olarak Ergenekon’a hizmet ediyormuş. Ahahaha, işte ben buna gülüyorum ya!
  • Pazartesi Notları’nın son sayısıydı bu. Helal haklar dileyin!
  • Şaka şaka! Yüreğine indi değil mi? Doğru söyle bak! Aramızda yalan yok.

8 yorum:

sinem dedi ki...

iz tv'den başka 24 saat tavsiye edebileceğim bir kanal yok malesef. hadi ntv, hadi ng. yok yok yok.

küçük ibo'yla ilgili bi haber okumuştum geçen gün. büyük ibo'ya çok kızgındı, ona yalakalık yapmayınca elimden tutmadı filan diyordu. sakarya üni.de mühendislik okuyormuş. acıdım lan. o değil de, ismail yk'nın allah belanı versin'i varken, ibocuk'a pek laf düşmüyor bence.

emre aydın'a kıl oluyorum artık. kızacaksın ama, aynı albümün ekmeğini yiyor sürekli, bir de piyasa oldu iyice, o yüzden kıl oluyorum. ha, aynı yaratıcılığı gösterebilir, yeni bi albüm çıkarır, susarım.

valla yüreğime indi. pis adi!

MOBIUS dedi ki...

Ha ha haaa öncelikle 40 yıl kölem oliciksin çok mutluyum:)

Uykuda düşme hissinden haz duymak...enteresan tabi ama neleri duyduk bu ne ki, değil mi?..

Vee "Pazartesi Notları'nın son sayısıydı bu" bla bla sayfada en altta yer alınca -hüüyyt nölüyoruz! dedim bir an amma sayfayı biraz aşağıya kaydırınca o şaşkınlık halim gayet asabiyete dönüştü! Bunu da bildiririm...

Anıl dedi ki...

Sinem,

inanmayacaksın ama ilk defa sana muhalefet olmayacağım sanırım :) Evet, izlenebilecek tek kanal İz TV. Ve inanır mısın bilmem ama ben anneannemi dahi gördüm o kanalda. İzleme sebebim bu değil, o ayrı. Bir de bahsini ettiğin gibi NatGeoWild, NG ve History Channel var. Bunlar arasındaki tek yerli kanalın İz TV olması da düşündürücü tabii.

Emre Aydın konusuna gelince. Bir sanatçı her yıl albüm çıkarmamalı zaten. Bak Portishead'e... Kaç yıllık aranın ardından çıkardı The Third'ü. Portishead'i yıllarca aynı albümün ekmeğini yemekle suçlayabilir misin? İstersen bir dene bakalım :)

Mobius,

40 yıl kölen olurum tabii, ancak zaten bilmediğim bir origami öğretmek sorunda kalacaksın, onu da antrparantez belirteyim :)

Asabiyet iyidir :)

Sinem ve Mobius'a (evet, ikinize birden bu cevap);

Aynı anda yorum yazmayı nasıl becerdiniz acep? Birlikte mi çalışıyorsunuz artık?

MOBIUS dedi ki...

Hobareey 11:08 iyiymiş. Organize işler bunlar,dikkatli ol bundan sonra :)

sinem dedi ki...

sen bizim gizliden gizliye neler yaptığımızı, nasıl organize olduğumuzu hayal bile edemezsin genç adam :P ajan moduna girdim direk :)

portishead ile emre aydın bir mi? ayrıca içinde anlatılacak şeyleri varsa, ve dolu dolu anlatıyorsa, albümleri ne sıklıkla çıkardığı çok da önemli değil. mesela the beatles çok sık albüm çıkarır, süperdir. mor ve ötesi de 3-4 yılda bir çıkarır, o da süperdir. gibi..

bilog dedi ki...

Bu Ayşe Özyılmazel kişisi dün karşıma iki kere çıktı. Aklıma bu yazın geldi. Naapsaydım? :)

Anıl dedi ki...

Bana yönlendirsen tam süper olurdu :)

Adsız dedi ki...

kusura bakmayın rahatsız etmiş gibi olmiyim ama jennifer love hewitt hakkında bunu söylemenizin sebebini anlayamadım?