4 Eylül 2008 Perşembe

Ömer Hayyam'dan (6)

  • Ben yoksam bu güller, serviler yok
    Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok
    Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok
    Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.
  • Can verinceye dek bu çorak yerde
    Dertten başka ne geçer ki eline?
    Ne mutlu çabuk gidene dünyadan;
    Hele bu dünyaya hiç gelmeyene!
  • Dostum olan olmuş, vahlanma boşuna;
    Dünyayı kara zindan etme başına
    Yaşamana bak, elinden tek gelen bu:
    Olacakları danışan var mı sana?
  • Kim görmüş o cenneti, cehennemi?
    Kim gitmiş de getirmiş haberini?
    Kimselerin bilmediği bir dünya
    Özlenmeye, korkulmaya değer mi?
  • Sevgili, bir başka güzelsin bugün;
    Ay gibisin, pırıl pırıl gülüşün.
    Güzeller bayram günleri süslenir:
    Seninse bayramları süsler yüzün.
  • Ben içerim, ama sarhoşluk etmem:
    Kadehten başka şeye el uzatmam.
    Şaraba taparmışım, evet, taparım:
    Ama senin gibi kendime tapmam.
  • Şeyh fahişeye demiş ki: - Utanmaz kadın;
    Her gün sarhoşsun, onun bunun kucağındasın.
    Doğru, demiş fahişe, ben öyleyim; ya sen?
    Sen bakalım şu göründüğün adam mısın?
  • Bir put demiş ki kendine tapana:
    Bilir misin niçin taparsın bana?
    Sen kendi güzelliğine vurgunsun:
    Ben ayna tutar gibiyim sana.
  • Gerçek erenlere güzel çirkin, hepsi bir;
    Sevenler için cennet, cehennem, hepsi bir;
    Kendini veren ha ipekli giymiş, ha çul;
    Yastığı ha pamuk olmuş, ha diken, hepsi bir.
  • Yıllar günler gibi geçti gider;
    Nerde o eski dertler, sevinçler?
    Belâya aldırmaz aklı olan:
    Bu da her şey gibi geçer, der.
  • Şarap mimarıdır yıkık gönüllerin
    Süzülmüş, tertemiz canı üzümlerin.
    Neden şer demişler bu hayırlı suya?
    Siz bana bu şerden üç dört kase verin.

Hiç yorum yok: