- Freedom without a life is not freedom. (Josep Maria Pou)- A life without freedom is not a life. (Javier Bardem)
(Mar Adentro)
- Freedom without a life is not freedom. (Josep Maria Pou)
"Hepimizde tümörler var ve hayatımızın belirli dönemlerinde radyasyon veya başka etkiler tetikleyip kansere dönüştürüyor. Kaza sonrası adını anımsamadığım bir bakanın ´İyi gelir´ diyerek radyasyonlu çay içmesi yalnızca bir zekâ sorunu değil, suçtur. Çernobil´den sonra erken teşhisler için rehabilitasyon merkezleri kurulabilir, belki binlerce insan ölmezdi. Hangi şehirde, kaç insan kansere yakalanmış gibi bir istatistik bile yapılmamış. Bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. Ben böyle duyarsız yöneticilerin halk düşmanı olduklarını düşünüyorum"
- It's Judgment Day, you know? (Brendan Gleeson)
Mutlu olmayı kim istemez? Bu da soru mu canım? İstemeyen elbette ki yoktur ama önemli olan ona nasıl ulaşılacağıdır. Mutluluk amacımız ise bu uğurdaki aracımız ne olmalıdır? "Aileler Yarışıyor" adında bir yarışma vardı, hatırlarsınız. Programın sunucusu yönelteceği her sorudan önce şöyle bir kelam ederdi: "100 kişiye sorduk, 5 popüler cevap arıyoruz..." Şimdi ben sokağa çıksam, 100 kişiye kendilerini neyin mutlu edebileceğini sorsam, büyük ihtimalle 95'inin bulutların üzerinde gezdiğini göreceğim, "Peki" deyip sırtımı döneceğim. Hayat artık oldu işte, nasıl bu hale geldik bilemiyorum ama en sıradan insanın bile gökdelenin en üst katını hedeflediğini biliyorum mutluluk için. Bir Neşeli Günler vardı insanların küçük şeylerle mutlu olduğu, bir de Gülen Gözler... Hoş, her ikisi de filmdi. İnsanlar artık tutunacakları dal olarak gözlerinin önündeki şeyleri bellemiyorlar. Öyle ya, her sabah şakıyarak bize bir şeyler anlatmaya çalışan kuşun aslında ne kadar büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu anlayabilmemiz için açık unuttuğumuz kafes kapağından çıkıp, pencereden süzülmesi gerekmektedir.
Bundan birkaç sene evvel, Arizona Dream'i ilk kez izleme fırsatı bulduğum gün en çok güldüğüm sahnede bu filme işaret ediliyordu. Filmin bir sahnesinde Vincent Gallo harika bir taklit sunuyordu. İzleyenler hemen hatırlayacaktır, festivalde yetenek yarışması vardır ve Gallo'nun canlandırdığı Paul Leger karakteri platforma atladığı gibi North by Northwest filminden Cary Grant'in düz ovada uçaktan kaçış sahnesini canlandıracağını belirtir. O an Arizona Dream'de bir nevi kayış kopar, araya Alfred Hitchcock'un eserinden görüntüler girer ve Gallo'nun performansı izleyeni koparır. O zamana kadar, açıkça söyleyeyim, Hitchcock sinemasına karşı bir merakım olmamıştı. Söz konusu sahnenin ardından North by Northwest'i izlemem gerektiğini düşündüm. Pek fazla da vakit kaybetmedim doğrusu. Eğer ki mevzubahis sahne hicvedildiği kadar efsane ise buna ilham kaynağı olan eseri izlemek için daha fazla beklenmemeliydi.
"What do you think you are, for Chrissake, crazy or somethin'? Well you're not! You're not! You're no crazier than the average asshole out walkin' around on the streets and that's it." (One Flew Over the Cuckoo's Nest - Jack Nicholson)
Bugün Trofolo'da gördüm ve hiç zaman kaybetmeden izlemeye başladım. Zamanında Türkiye'den ABD'ye sürülmüş bir profesör Gönül Tekin. Uzunca bir süredir de Harvard Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapmakta. 5 Nisan 2009 tarihinde Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı'nın yönetimindeki Teke Tek'e katılmış hocamız. Yaklaşık 4 saat boyunca Sümerler, Tammuz, Marduk, mitoloji, Divan Edebiyatı, cennet, Nuh tufanı, Atlantis ve kediler üzerine konuşmuş Gönül Tekin. İzlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile. Aşağıdaki linklerden programın tamamını izleyebilirsiniz.
The Final Break isimli 83 dakikalık filmle son noktayı koydu Prison Break. Efsane mertebesine ulaştı benim nazarımda.