
Tüm olumsuzlukları iyi tarafından yakalamaya çalışan Şarlo karakteri aynı zamanda izleyiciye özenle çizilmiş bir hümanizm portresi sunuyor.
Chaplin’i filmde bir altın arayıcısı olarak görüyoruz. Zengin olma hayaliyle dağ taş dinlemeden Alaska’nın altın madenlerine doğru yol alan Şarlo, hava şartlarının da kötüye gitmesiyle birlikte soluğu yıkılmaya yüz tutmuş bir kulübede alır, fakat yalnız değildir. Tipinin şiddetini artırmasıyla beraber kulübede mahsur kalan Şarlo filmin ve sinema tarihinin belki de en unutulmaz sahnesine burada imza atar. Açlıktan gözleri moraran kahramanımız ayakkabısını pişirir ve afiyetle midesine indirmeye başlar. Yoksulluktan ziyade çaresizliğin bir getirisi olarak ifa ettiği bu hareket açlık kavramını hicvettiği kadar izleyeni düşündürür de.
Charles Chaplin’in hakkında “Bu filmle hatırlanmak istiyorum” yorumunu getirdiği yapım aynı zamanda Chaplin’in komünizm propagandası yapmakla suçlanıp, ABD’ye girişinin yasaklanmasına sebep olur. İşin sanatsal yanına baktığımızda ise bundan neredeyse 85 sene önce çekilmiş olmasına rağmen, bugün bile vermek istediği duyguyu ve komedi öğelerini başarıyla aktarabilen bir yapımla karşı karşıya olduğumuzu söylemek yanlış olmaz. Sırf bu yönüyle bile aldığı tüm övgüleri sonuna dek hak eden Charles Chaplin’in önünde düğme iliklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
Aşağıda kanımca sinema tarihinin en iyi performanslarından birinin, Chaplin'in meşhur ayakkabı yeme sahnesinin videosu var. Ayakkabının meyankökünden yapılmış ve sahnenin tam 63 defa tekrarlanmış oluşu da ek bilgi olsun. Bu adam günümüzde yaşasa neler yapardı kim bilir?
01:59'a dikkat!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder