16 Ekim 2009 Cuma

City Lights

Kendi karnını bile zor doyuran bir adam, döndüğü ilk köşebaşında çiçek satmakta olan genç ve güzel kızı görünce nutku tutulur. Hâline bakmayı aklına dahi getirmeyen adam cebini yoklar ve çıkan son kuruşu çiçekçi kızın eline tutuşturur. O an farkına varır ki çiçekçi kız kördür. Şapkası sallanır, pantolonunun askılarından biri kopar... Paytak paytak yoluna devam eder etmesine de aklı kızda kalmıştır bir kere. Bir şekilde kıza yardım etmeyi de kafasına koymayı ihmal etmemiştir bu arada. Yol alırken bir adama takılır gözü. Zil zurna sarhoştur adam ve intihar etmek üzeredir. Bizimki kurtarır onu... Hayatın güzel olduğunu anlatmaya çalışır. Anlatır da... İntihar etmekten vazgeçen sarhoş bizim çulsuzu evine davet eder. Ev değil saray yavrusudur aslında. İki kafadar sabaha kadar eğlenirler. Sabah olur fakat bir sorun vardır. Bir önceki gecenin sarhoşu ayılmıştır ve kendini kurtaranı tanımıyordur. Uşaklarına evden defetmeleri üzerine emir verir.
Tanıdık bir öykü değil mi? Neden bize yabancı gelmiyor acaba? Çünkü bizler bu öyküye 1983 yılında Kartal Tibet'in çektiği ve Kemal Sunal'ın başrol oynadığı En Büyük Şaban'dan aşinayız. Fakat hikâyenin orijinali sinema tarihinin en komik adamı Charles Chaplin'e ait. Bu noktada üzülerek belirtmek gerekir ki En Büyük Şaban, Chaplin'in 1931 yılında çektiği City Lights'in birebir yeniden çevrimidir. Öyle ki iki film esprilerine varana dek aynıdır. Sanırım bu noktada Şaban-Şarlo çağrışımına da kulak vermek gerek.
Little Tramp (Küçük Serseri), Charles Chaplin'in alameti farikası olarak kabul görür. Chaplin'in çocukluğunun Viktorya İngilteresi'ndeki yoksul mahallelerde geçtiği bilinir. Bu karakterin de o dönemin tipik insanının bir yansıması olarak görülmesi yanlış olmayacaktır.
Filmin bir diğer özelliği ise sesli sinemaya geçilmesinden 4 sene sonra sessiz olarak çevrilmesidir. Özellikle sinemada ses kullanımının hayata geçmesiyle birlikte sessiz filmlere olan rağbet görece azalsa da, o dönem sessiz çekilen Şehir Işıkları'nın büyük bir başarı elde etmesi Chaplin zekâsının bir ürünüdür. Kara mizahtan bir anda drama atlayan bu film aynı zamanda slapstick komedinin son örneklerinden biridir.
Eğer ki En Büyük Şaban'ı Şehir Işıkları'ndan önce izlemişseniz, bu filmden almanız gereken hazzı almanız doğal olarak biraz güç olacaktır. Filmin sessiz olmasına karşın vuruculuğundan bir şey kaybetmeyen finalini de es geçmemek gerek. Gözleri açılan çiçekçi kızın, kim olduğunu bilmediği halde, sırf haline acıdığı için Chaplin'e para vermesi göz dolduracak cinstendir. Kemal Sunal'ın yeniden çevrimini izlemiş olmakla yetinmeyin. Bir de üstadın ellerinden çıkmış, özgün versiyona göz atın. Bu da geç kalmış bir saygı duruşu olsun.

1 yorum:

Abidin Şekeroğlu dedi ki...

Sayın ANIL bey sizin pazartesi notlarındaki eski tadları bulamıyoruz artık.Biraz daha özenli lütfen.