skip to main |
skip to sidebar
"That's it!" gibi bir kalıpları var İngilizlerin. Tam da lahzaya uyuyor aslında. "Hepsi bu" işte, ya da "Buraya kadar..." Siz "Yolun sonu" diyebilirsiniz ama ben "Son perde" demeyi tercih ediyorum işte. 3 senedir nefes alıp veriyor bu blog ve yoruldu artık. Zor nefes alıp veriyor, bunu hissediyorum. Reçeteye göre daha fazla yormaması gerek kendisini. Hayatıma pek çok açıdan fark katmış bir yerdi Kültür Sepeti. Önemli insanlar tanıyıp, ciddi hususlarda bilgiye en kolay yoldan ulaştım. Hepsinden fazla, içimi boşalttım.
Şimdi gidiyor Kültür Sepeti... Lakin ardında varisini bırakıyor: Kültür Sepeti 2. Burada rastladığınız ne varsa - ve tabii ki daha fazlası - orada olacak artık. Ve nihayetinde ilk sayı burada son buluyor. Katkılarından ötürü bu blogda bir şekilde yer almış herkese müteşekkirim.Takip etmekten bıkmadıysanız eğer yeni adresimize davetlisiniz. Orada kırmızı halı da varmış hem. Biri kulağıma öyle söyledi.http://kultursepeti2.blogspot.comGörüşmek üzere. Özletmeyin kendinizi...
- Bu blogla ne yapacağız bilemiyorum. Ciddi anlamda bir tasarım değişikliğine ve yeni bir bloga gereksinim duyuyorum. Fakat, kabul edelim ki - evet, siz de edin - bu hususta pek işinin ehli bir adam değilim. Küçük de olsa bir yenilik sanki beni de yenileyecek... İçim kararıyor artık şu blogu görünce.
- Pazartesi Notları'nın amacı tespitti, değil mi? Zaten tespit yapmıyor muyuz burada... İyi öyleyse, tam gaz devam...
- Size de oluyor mu bilmiyorum ama herhangi bir dizide ya da filmde rol gereği ölen bir karaktere öylesine kilitleniyorum ki konudan birkaç saniyeliğine uzaklaşıyorum. Neden şu ki; ölen karakterin göz kapaklarında ya da karnında en ufak bir hayat belirtisi arıyorum. Hep hayal kırıklığı tabi...
- Şimdi ben gidersem, herkes bana mı benzeyecek?
- Abdullah beyin de Twitter hesabıı varmış. Hem de en "Verified Account"undan... Google sansürüne bile değiniyor orada. Çok da duyarlı bir şahıs kendisi...
- Dünya Kupası yaklaşıyor ve ben Messi'yi tutuyorum. Evet, tek başına Messi'yi destekleyeceğim.
- 1000ali Yıldırım "Bu ülkeyi Google mi yönetecek?" diyerek SANSÜRÜ HAKLI ÇIKARMAYA çalışmış. Şimdi bakmak lazım tabii bu ülke son 10 yılda nereden nereye gelmiş, Google son 10 senede kendini ne denli geliştirmiş...
- Haziranın 7'si de bitiyor bugün ve Antalya yağmurun esiri. Meteorolojiye göre bu durum cumartesiye kadar da devam edecekmiş. Yaz hâlâ ve ısrarla bekleniyor Antalya'da... Normali klimaların yanması bu mevsimde.
- Erzurum'un cağ kebabı, kadayıf dolması ve insanı güzeldi ama özlemedim ben yine de...
- “The measure of a man is what he does with power.” demiş Plato. God of War oynarken ne demek istediğini anlıyorsunuz eflatun rengi filozofun.
- Bu maddeye erişim blog sahibinin hür iradesi gereği engellenmiştir!
- 3 Haziran'da Nazım'ı andık bir kez daha. Fazıl Say imzalı Nazım Hikmet Oratoryosu'nda tarifi mümkün olmayan bir gece yaşadım. 47 yıldır hasret bu topraklarda bir çınara, 47 yıldır tükenmedi hasretimiz hâlâ...
- Adam haklı beyler...
- Benim de bu dünyadan gidişim bir güzelden ötürü...
- İsrail'i ırkçı ilân edenler bu ülkedeki yıllardır bitmek bilmeyen Yahudi düşmanlığına ne diyecekler?
- Ömer Dinçer, Zonguldak'ta maden ocağında hayatını kaybedenler için "Güzel öldüler" gibi talihsiz bir açıklama yapmak zorunda kalmış. Ah, siz de güzelce aramızdan ayrılsanız.
- Daha görüşeceğiz sizinle...