7 Aralık 2009 Pazartesi

Pazartesi Notları #101

  • Yorucu, uzun ve macera dolu bir haftaydı. İştirak edilmesi gereken bir sınav vardı. İçinde bulunduğumuz ayın ilk üç gününe tekabül ediyordu bu sınav. Sınavın İstanbul ayağına katılan arkadaşlarımdan aldığım bilgiler biraz can sıkan cinstendi. Öyle ki sınava ilk gün katılacak olan bir dostum sabah 07.00'da girdiği sınav merkezinden ancak 16.30'da çıkabilmişti. Bu fena değildi aslında. Sınava İstanbul Küçükyalı'da katılan bir diğer dostum ise sabahın 04.00'ında dayandığı sınav merkezinin kapısından ancak akşam 20.00'da ayrılabilmişti. İşini son güne bırakan bendeniz ise küçük bir endişe yaşıyordu. Endişelerim beyhudeymiş... 07.30'da girdiğim nizamiyeden çıktığımda saat 13.30'du. Pöfff! Bunları neden anlatıyorum ki? Bir şey anladığınızı da sanmıyorum zaten.
  • O değil de sınav merkezinde ortaokul arkadaşıma bile rastladım. Dünya küçük, Türkiye daha küçük.
  • Söz konusu sınavın içeriğini çok merak ediyordum. Kapalı kutuydu benim için. Sonuçta gördüm ki sorular bilgi ölçmekten ziyade zeka ölçmeye yarıyordu. IQ'um kaç çıktı acaba? Çok merak ettim.
  • Bunu neden yaptıklarını da merak ediyordum başlangıçta. En nihayetinde sınava katılan herkes üniversite mezunuydu ve ben araya kaynayan birkaç çürük yumurta olabileceğine ihtimal vermiyordum. Yanıldım tabii, her zamanki gibi... Şimdi şöyle oluyor... Bir üst düzey yetkili sınav merkezinde koyun gibi duran birkaç yüz kişiye "Aranızda Doğu Anadolu ya da Güneydoğu Anadolu'da halihazırda askerlik görevini sürdüren kardeşi olan var mı?" sorusunu yöneltince sadece tek bir parmak havaya kalktı. Kendisine kardeşinin askerliğini hangi kentte yaptığı sorulunca alınan cevap "Kıbrıs" oldu. Aynı soru ve cevap yinelenince hata payı da sıfıra indi haliyle. Her şey bununla da bitmedi. Yakasındaki numaranın tek rakam mı çift rakam mı olduğunu dahi bilmeyen yığınla adam vardı. Kahpe felek bana yaptı kelek!
  • Sınavın süresi mi? Yetkili ne zaman "Kalemleri bırakın" dediyse o zamandı. Yanlış hatırlamıyorum!
  • Bir süredir TRT ekranlarında yer alan bir belgesel var. Belgeselin adı "Sudaki Umut". Dikkatinizi çekti mi bilemiyorum, belgesel Ilısu Barajı'nı yapacak firmanın sponsorluğunda yayınlanıyor ve sürekli barajların bölgeye refah, huzur ve güzellik kattığından bahsediliyor. Sular altında bırakılacak tarihin üzerine tül perde çekiliyor. Uyumasana Türkiye!
  • Son olarak evrim tartışmalarına katılan Zeki Alasya, "Madem ki evrim var o halde neden günümüzde maymunlar insana dönüşmüyor" gibi übersonik bir cümle kurmuş ve sanatçı olmanın zaman zaman pek bir şey ifade etmeyeceğini gözler önüne sermiş.
  • Bu sondu... En azından uzunca bir süreliğine... Pazartesi Notları #101 kocaman bir son nokta anlamına gelmiyor. Yoruldu belki, mantığa yer yok. Zira mayıs ayına kadar mantığın bittiği yerde olacak.
  • 5 ay sonra 102'inci bölümde görüşmek dileğiyle...

6 yorum:

Her Yol Roma dedi ki...

Yüz yüze tanışmıyoruz belki ama buralardan az çok biliyoruz birbirimizi.

Hayırlı tezkereler, kendine iyi bak.

gokciii dedi ki...

Pazartesi notlarını okumayı özleyeceğim anıl. kolay gelsin oralarda.. yine de şans buldukça arada bi ses et buradan, twitterdan.

Anıl dedi ki...

Her Yol Roma,

Sağolasın üstad :)

Gökçe,

Ben de özleyeceğim kuşkusuz. Hem öyle pek de kolay geleceğini sanmıyorum :) İyi dileklerin için teşekkür ediyorum.

beenmaya dedi ki...

hayırlı tezkereler dileyelim o halde şimdiden.

peki sana mektup yazmak istersek ne olacak :)))

Anıl dedi ki...

beenmaya,

Teşekkürler olsun efendim, eksik olmayın :)

Mektup yazmak isteyenler için an itibariyle pek bir şey yapamıyorum. Zira 5 ay boyunca kapalı kalacağım yer henüz belli olmadı. "Çarşambadan sonra" diyelim :)

Günün Notları dedi ki...

"5 ay sonra 102'inci bölümde görüşmek dileğiyle..."

bugün için umutlansak mı acaba ? :)