10 Aralık 2009 Perşembe

Yine Yol Göründü Gurbete

2,5 sene önce yola çıktığımda büyük bir hevesle doluydu yüreğim. Yapılacak, yazılacak, dışavurulacak çok şey vardı. Yapabildiğim kadar yaptım. Zaman zaman başlangıçta hedeflediğimden ayrı yollara saptım. İyi kötü idare etti bu blog. Son zamanlarda o eski üretkenliğimi de kaybettim sanırım. Ayda 70'e yakın yazı girerken, şimdi ayda 10'u bulsam öpüp başıma koyuyorum. "Bıkmak" demeyelim de, "soğumak" olsun bu duygunun karşılığı. Uzun bir mola gerekiyordu, fırsat kendi kendini yarattı. Çok kişiyi tanımama vesile olan bu blogdan ve tabii ki o "çok kişi"den uzak bir 5 ay bekliyor beni, ve tabii ki bu blogu. "Bir zorunlunun yaşam rehberi" gerçekleşmeyi bekliyor. 18 Mayıs 2010'a kadar uzuuun ama kısa bir ara vermek durumundayım. "Sayılı gün çabuk geçer" diyorlar. Kaşındım ve test etmeye gidiyorum işte. Ara sıra vereceğim çınlamaları çorbadan sayarsak, 5 ay 5 gün sonra görüşmek dileğimle...
Herkese sevgiler...

9 Aralık 2009 Çarşamba

Dinlenmesi Gerekenler (51) - Nefesimi


Geldim, mutsuzluğumla
Yürek susuzluğumla
Koynuna al demiyom
Eşikte koyma beni
Koynuna yatır demem
Yeter, bağışla beni

Aç ellerin gireyim
Sana ömrüm vereyim
Kuruyan dudaklarına
nefesimi süreyim
Kuruyan dudaklarıma
nefesini süreyim

Dağlara küs olur mu
Bahara yas olur mu
İki can bir bedenken
ayrı yatmak olur mu?
İki yürek bir canken
ayrı düşmek olur mu?

Biliyorum, suçluyum
Kentin kirli suyuyum
Sevmesini bilmiyorsam
geçmişin sonucuyum

Aç kapıyı gireyim
Sana ömrüm vereyim
Kuruyan dudaklarına
nefesimi süreyim
Kuruyan dudaklarıma
nefesini süreyim

Emrah ALTINOK

7 Aralık 2009 Pazartesi

Pazartesi Notları #101

  • Yorucu, uzun ve macera dolu bir haftaydı. İştirak edilmesi gereken bir sınav vardı. İçinde bulunduğumuz ayın ilk üç gününe tekabül ediyordu bu sınav. Sınavın İstanbul ayağına katılan arkadaşlarımdan aldığım bilgiler biraz can sıkan cinstendi. Öyle ki sınava ilk gün katılacak olan bir dostum sabah 07.00'da girdiği sınav merkezinden ancak 16.30'da çıkabilmişti. Bu fena değildi aslında. Sınava İstanbul Küçükyalı'da katılan bir diğer dostum ise sabahın 04.00'ında dayandığı sınav merkezinin kapısından ancak akşam 20.00'da ayrılabilmişti. İşini son güne bırakan bendeniz ise küçük bir endişe yaşıyordu. Endişelerim beyhudeymiş... 07.30'da girdiğim nizamiyeden çıktığımda saat 13.30'du. Pöfff! Bunları neden anlatıyorum ki? Bir şey anladığınızı da sanmıyorum zaten.
  • O değil de sınav merkezinde ortaokul arkadaşıma bile rastladım. Dünya küçük, Türkiye daha küçük.
  • Söz konusu sınavın içeriğini çok merak ediyordum. Kapalı kutuydu benim için. Sonuçta gördüm ki sorular bilgi ölçmekten ziyade zeka ölçmeye yarıyordu. IQ'um kaç çıktı acaba? Çok merak ettim.
  • Bunu neden yaptıklarını da merak ediyordum başlangıçta. En nihayetinde sınava katılan herkes üniversite mezunuydu ve ben araya kaynayan birkaç çürük yumurta olabileceğine ihtimal vermiyordum. Yanıldım tabii, her zamanki gibi... Şimdi şöyle oluyor... Bir üst düzey yetkili sınav merkezinde koyun gibi duran birkaç yüz kişiye "Aranızda Doğu Anadolu ya da Güneydoğu Anadolu'da halihazırda askerlik görevini sürdüren kardeşi olan var mı?" sorusunu yöneltince sadece tek bir parmak havaya kalktı. Kendisine kardeşinin askerliğini hangi kentte yaptığı sorulunca alınan cevap "Kıbrıs" oldu. Aynı soru ve cevap yinelenince hata payı da sıfıra indi haliyle. Her şey bununla da bitmedi. Yakasındaki numaranın tek rakam mı çift rakam mı olduğunu dahi bilmeyen yığınla adam vardı. Kahpe felek bana yaptı kelek!
  • Sınavın süresi mi? Yetkili ne zaman "Kalemleri bırakın" dediyse o zamandı. Yanlış hatırlamıyorum!
  • Bir süredir TRT ekranlarında yer alan bir belgesel var. Belgeselin adı "Sudaki Umut". Dikkatinizi çekti mi bilemiyorum, belgesel Ilısu Barajı'nı yapacak firmanın sponsorluğunda yayınlanıyor ve sürekli barajların bölgeye refah, huzur ve güzellik kattığından bahsediliyor. Sular altında bırakılacak tarihin üzerine tül perde çekiliyor. Uyumasana Türkiye!
  • Son olarak evrim tartışmalarına katılan Zeki Alasya, "Madem ki evrim var o halde neden günümüzde maymunlar insana dönüşmüyor" gibi übersonik bir cümle kurmuş ve sanatçı olmanın zaman zaman pek bir şey ifade etmeyeceğini gözler önüne sermiş.
  • Bu sondu... En azından uzunca bir süreliğine... Pazartesi Notları #101 kocaman bir son nokta anlamına gelmiyor. Yoruldu belki, mantığa yer yok. Zira mayıs ayına kadar mantığın bittiği yerde olacak.
  • 5 ay sonra 102'inci bölümde görüşmek dileğiyle...

6 Aralık 2009 Pazar

Büyük Filmlerden Büyük Replikler - Volume 71

"We might just make it. Did that thought ever cross your brain? Well regardless I would rather take my chance out there on the ocean, that to stay here and die on this shithole island spending the rest of my life talking to a god damn VOLLEYBALL."
(Cast Away - Tom Hanks)

Creativity (31)